20 Aralık 2011 Salı

SOSYAL GÜVENLİK DESTEK PRİMİNİN SERENCAMI I

I-GİRİŞ
6111 sayılı Kanun ile Sosyal Güvenlik Kurumuna borçları olan kişilerin borçları yapılandırılmış ve Kurum ile sigortalıları arasında beyaz bir sayfa açılması hedeflenmiştir. Ancak Sosyal Güvenlik Destek Primi uygulaması nedeni ile Kurum ile Sigortalılar arasında açılmak istenilen beyaz sayfa lekelenmiştir. 2 bölümden oluşacak bu makalemizde Sosyal Güvenlik Destek priminin tarihi gelişimi anlatıldıktan sonra uygulamada karşılaşılan sorunlara değinilecek ve sorunların çözümü konusunda önerilerimiz sunulacaktır.
.
Ülkemizde 1969 yılında, 1186 sayılı Kanun ile 506 sayılı Kanunda yapılan değişiklikle, yaşlılık sigortasından yararlanma şartlarında sosyal sigortaların temel ilkelerine aykırı bir müdahale yapılmış; yaşlılık yaşına ulaşmadan yaşlılık aylığına hak kazanma ve yaşlılık aylığını alma hakkı sigortalılara tanınmıştır. İşçi sigortalarında zamanın şartlarında yaşlılık sigortasına hak kazanmada 20 yıldan beri sigortalı olma ve 5000 gün prim ödemiş olma şartı ile -yaşlılık yaşına ulaşmış olmak şartı kaldırılarak- bu şartları taşıyanlara talepleri halinde aylık bağlanma imkanının tanınması ile birlikte SSK sistemi içinde sigortalıların kadın ise 38 erkek ise 43 yaşında yaşlılık aylığı alma yolu –erken emeklilik- yolu açılmıştır. Aynı sistem 5434 sayılı Kanun Kapsamında olanlar bakımından da gerçekleşmiştir. 1971 yılında 1479 sayılı Kanunla kurulan Bağ-Kur sistemi içerisinde de aynı esaslar ile sistem kurulmuş, sigorta tekniğine aykırı yaşlılık aylığı bağlanma yolu kuruluşla birlikte açılmıştır.
.
Söz konusu uygulamalar ülkemizde genç emekli nüfusunu ortaya çıkarmıştır. Çalışma gücüne sahip ve sosyal güvencesi olan emekliler kayıt dışı istihdam için cazip bir kesim olmuştur. İlk olarak 1986 yılında 3279 sayılı Kanun ile SSK kapsamında çalışma için uygulanan Sosyal Güvenlik Destek Primi uygulaması daha sonra Bağ-Kur kapsamında ki çalışmaları da kapsayacak şekilde, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu ile 1479 sayılı Kanuna eklenen ek madde 20 ile genişletilmiştir. Söz konusu Ek Madde 20’de 28.01.2004 tarihinde 5073 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle Anonim Şirket, (Yönetim Kurulu üyeleri ve Kurucu ortaklar) Limited şirket ve Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket ortakları da kapsama alınmış ve ortaklılıklarının devam etmesi durumunda Sosyal Güvenlik Destek Primi ödemekle yükümlü kılınmışlardır.
.
Son olarak 01.10.2010 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun ile Sosyal Güvenlik Destek Primine tabi çalışma ilk defa söz konusu Kanuna tabi çalışmaya başlayanlar için yalnızca 4/b sigortalıları için öngörülerek kapsamı daraltılmış, ancak aynı Kanunun geçici 14. Maddesi ile Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı olanlar için SGDP uygulaması devam ettirilmiştir.
.
5510 sayılı Kanun gerekçesinde; “Bu durumda Sosyal Güvenlik Destek Primi oranı, emeklilerin çalıştırılmasını teşvik etmeyecek şekilde çalışanlarla aynı oranda belirlenmiştir” denilerek Sosyal Güvenlik Destek Primi uygulamasının amacı da açıklanmış olmaktadır. Söz konusu uygulamanın amacı emek piyasasında yaşanan haksız rekabeti sonlandırmak ve önceki uygulamaya nazaran daha adil bir sistem kurmaktır. Ancak  SGDP uygulaması özü itibarı ile adaletsizlikler içerdiğinden hedeflenen henüz gerçekleştirilememiştir.
.
II – SOSYAL GÜVENLİK DESTEK PRİMİNİN TANIMI   
Kanunların metninden yola çıkarak bir tanım yapmak gerekirse; Sosyal Güvenlik Destek Primi; Kanunla Kurulu Sosyal Güvenlik Kurumlarından malullük veya emekli aylığı almakta iken 4/a (SSK) ve 4/b  (Bağ-Kur) zorunlu sigortalılığını gerektirir faaliyetlerine devam edenlerin ödemek zorunda oldukları primdir. (4/c (Emekli Sandığı) zorunlu sigortalısı olanların SGDP ödeyerek çalışması mümkün değildir.)
01.05.2004 tarihinde yürürlüğe giren mülga Sosyal Sigortalar İşlemleri Yönetmeliği 4. maddesi (r) fıkrasında Sosyal Güvenlik Destek Primi: Kurumdan yaşlılık aylığı veya kanunla kurulu diğer sosyal güvenlik kurumlarından (T.C. Emekli Sandığı, Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu (Bağ-Kur) ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun Geçici 20. Maddesine göre kurulan sandıklar) malullük veya yaşlılık aylığı almakta iken sigortalı bir işte çalışan kimselerin prime esas kazançları üzerinden sigortalı ve işverenlerden belirli oranlarda alınan tutar olarak tanımlanmıştır.
.
Sosyal Güvenlik Kurumu Başmüfettişi Ercüment ÖZTÜRK’e göre Sosyal Güvenlik Destek Primi; “Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK), T.C. Emekli Sandığı, Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu (Bağ-Kur) ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun Geçici 20. Maddesine göre kurulan sandıklardan oluşan sosyal güvenlik kurumlarından malullük ve emekli aylığı almakta iken, SSK ve Bağ-Kur’a tabi sigortalı bir işte çalışanların, bir çeşit sosyal güvenlik vergisi niteliğinde ödediği primlerdir.”
.
Kadir ARICI ise Sosyal Güvenlik Destek Primi uygulamasını tanımlamamış ancak değişik bir şekilde ifade etmiştir. Prof. Dr. Kadir ARICI’ya göre Sosyal Güvenlik Destek Primi uygulaması; “1986 tarihinde Türk Sosyal Sigorta sistemine adeta küflü bir çivi gibi saplanan; daha sonra Bağ-Kur kapsamında çalışanlara da yaygınlaştırılan; 5510 sayılı Kanun kapsamında ise bütün sigortalıları kapsayacak şekilde genişletilen; prim oranları sigortalılar ile aynılaştırılan dolayısı ile primleri ağırlaştırılan”,” bir uygulamadır.
.
Bizce, SGDP; emekli iken çalışma hakkı tanınanlardan, çalışmaları karşılığında alınan ve alınan tutar ile verilen karşılık arasında bağıntısı zayıflamış ve primden çok vergi niteliği taşıyan bir prim türdür.
.
Uygulamada SGDP kapsamında olanları iki ana başlık altında toplayabiliriz. Bunlardan birinci grup herhangi bir sigortalılık statüsünden (SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı, Banka, Oda vb. sandıklardan emekli olanlar, yurt dışından emekli olanlar) emekli olduktan sonra 5510 sayılı Kanunun 4/a (SSK) kapsamında çalışanlardır. İkinci grup ise herhangi bir sigortalılık statüsünden emekli olduktan sonra 4/b (Bağ-Kur) kapsamında faaliyetine devam edenlerdir. (4/b nin 4. Alt bendi hariç) Makalemizde birinci gurubu kısaca 4/a SGDP’liler, ikinci gurubu 4/b SGDP’liler olarak adlandıracağız.
III – 4/a SOSYAL GÜVENLİK DESTEK PRİMİNE TABİ OLANLAR
Bu kapsamda bulunan sigortalılarımız, herhangi bir sigortalılık statüsünden (SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı, Banka, Oda vb. sandıklardan emekli olanlar, yurt dışından emekli olanlar) emekli olduktan sonra, hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılan emeklilerimizdir.
4/a SGDP’lilerinin Kurumumuza bildirimi sigortalı işe giriş bildirgesi  ile Kanunda belirtilen sürelerde işverenleri tarafından yapılacaktır. Yasal sürede sigortalı işe giriş bildirgesinin verilmemesi durumunda 5510 sayılı Kanunun 102. Maddesi hükmü gereğince idari para cezası yaptırımı uygulanmaktadır.
Uygulamada işverenlerimizce 4/a SGDP’lileri için gönderilen sigortalı işe giriş bildirgesinin (4/1-a-b ve 506 SK GM 20 Kapsamındaki sigortalılar için elektronik ortamda gönderilen) 16. satırında yer alan “4-a sigortalılığından dolayı yaşlılık aylığı alıyorsa devam edeceği sigorta türü” bölümünde yer alan “Sos. Güv. Des. Primi – Tüm Sig. Kolları tercihinin hatalı yapılması durumunda, emeklilerimizin aylıkları kesilmekte ve mağduriyetler yaşanmaktadır. İşverenlerimizin 4/a SGDP’lileri bildirirken söz konusu belgede yer alan “Sos. Güv. Des. Primi” kutucuğunu işaretlemeleri yaşanan mağduriyetleri engelleyecektir.
4/a SGDP’lilerinin primleri işverenlerince her ay takip eden ayın 23’üne kadar verilen aylık prim ve hizmet belgesi ile Kuruma bildirilmekte ve bu kişilerin aldıkları ücretlerinden kesilen %7,5 oranındaki sigortalı hissesinin üzerine işveren payı (%22,5 + kısa vadeli sigorta kolları prim oranı (%1-6,5)) %23,5-%29 eklenerek takip eden ayın sonuna kadar ödenmektedir. Dolayısıyla 4/a SGDP’lilerinin almakta oldukları emekli aylıklarından herhangi bir kesinti olmamaktadır.
Emekli olduktan sonra hizmet akdine dayalı olarak bir veya birkaç işyerinde çalışan 4/a SGDP’lilerinin her işyerinden ayrı ayrı bildirilmesi gerekmektedir. Emekli olduktan sonra çalışan sigortalılarımız aylıklarından kesinti yapılacağı düşüncesi ile kayıt dışı çalışmayı tercih etmektedirler. Oysaki bu sigortalılarımız tecrübelerinin de etkisi ile birden fazla işverene bağlı olarak çalışmakta ve asgari ücretin 6,5 katının üzerinde Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan Sigorta Primine Esas Kazançlarının %7,5’ini geri alabilmektedirler.
Örneğin İnşaat Mühendisi Bay Ahmet herhangi bir statüden emekli olduktan sonra 3 ayrı işyerinde aylık 5000 TL ile çalışmaya başladığında, almakta olduğu emekli aylığından SGDP kesintisi yapılmamakta ve almakta olduğu aylığını aynen almaya devam etmektedir. Ayrıca bu sigortalımız asgari ücretin 6,5 katını aşan ücretinin %7,5 ini prim iadesi olarak alabilecektir. (01.08.2011 tarihinde asgari ücret 837,00.-TL olduğundan 837X 6,5 = 5.441,00.-TL) Yani Bay Ahmet 3 X 5 = 15.000.-TL ücretinden 5.441,00.-TL üst sınırın düşülmesi sonucu bulunan 9.559,00.-TL’nin %7,5 olan 717,00.-TL tutarını prim iadesi olarak alabilecektir.
IV – 4/b SOSYAL GÜVENLİK DESTEK PRİMİNE TABİ OLANLAR
            Bu kapsamda bulunan sigortalılarımız, herhangi bir sigortalılık statüsünden (SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı, Banka, Oda vb. sandıklardan emekli olanlar, yurt dışından emekli olanlar) emekli olduktan sonra, 4/b kapsamında sigortalılığı gerektirir faaliyetlerine devam eden emeklilerimizdir. Bunlar; Ticari kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle gerçek ve basit usulde gelir vergisi olanlar, Gelir vergisinden muaf olup, esnaf ve sanatkarlar siciline kayıtlı olanlar, A.Ş. lerin yönetim kurulu üyesi ortakları, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortakları, diğer şirket ve donatma iştiraklerinin tüm ortaklarıdır.
Bu kişilerin bildirimleri, kişilerin kendileri tarafından yapılabileceği gibi Kurumca yapılan kontroller sonucu re’sen de yapılmaktadır. Şirket ortaklığından dolayı 4/b SGDP’liliği 01.02.2004 tarihinde başlamakta, diğer hallerden dolayı 4/b SGDP’liliği ise 01.09.2003 tarihinde başlamaktadır. Yani bu tarihlerden önce emekli olanların tescil tarihi eğer şirket ortağı iseler 01.02.2004, diğer hallere tabilerse 01.09.2003 tarihinde başlamakta, bu tarihlerden sonra emekli olanların tescilleri ise emeklilik tarihlerinde başlamaktadır.
Örneğin, 1990 yılında emekli olan Bay Ahmet 2000 yılında bir Limited şirket ortağı olursa 01.02.2004 tarihinde itibaren 4/b kapsamında SGDP tescili yapılacaktır. Aynı kişi şirket ortağı değil de şahıs işletmesi açsaydı, 01.09.2003 tarihinden itibaren SGDP tescili yapılacaktı. Eğer bu kişi 01.01.2008 tarihinde emekli olsaydı, bu seferde SGDP tescil tarihi 01.01.2008 olacaktı.
.
            4/b SGDP’lilerin almakta oldukları aylıklarından %15 oranında SGDP kesintisi yapılmaktadır. 01.10.2008 tarihinden sonra 4/b SGDP’lilerinin Kurumumuzda almakta oldukları aylıklarından kesinti yapılmaktadır. Ancak uygulamada bir çok sigortalılarımızın 4/b SGDP tescili geç yapıldığından geriye yönelik prim tahakkuku yapılmış ve bu tahakkuklardan 01.10.2008 tarihinden önceki dönemlere ait olanlar aylıklarından kesilememiş ve bu tutarların kendilerince ödenmesi istenilmiştir. Ödemeyenlere ise icrai işlem yapılarak aylıklarından kesinti yapılmaya başlanılmıştır. Bu durum sigortalılarımızın sızlanmalarına neden olmuştur.
.
            Örneğin 01.10.1999 tarihinde emekli olan ve kendi adına 01.01.2000 tarihinde bir tuhafiye dükkanı açan Bayan Ayşe’nin 6111 sayılı Kanunun sağladığı aftan yararlanmak için Kuruma 26.04.2011 tarihinde müracaat etmiş olduğunu ve müracaat tarihine kadar bu sigortalımızın 4/b SGDP tescilin yapılmadığını varsayalım. Yapılandıramaya başvuran bu sigortalımızın vergi mükellefi olması nedeni ile öncelikle 01.09.2003 tarihi itibarı ile 4/b SGDP tescili yapılacaktır. Tescil işleminin ardından 01.09.2003- 30.09.2008 tarihleri arasındaki SGDP primleri için birinci borç türü hesaplanacaktır. Bu borç alt sınırdan aylık alan bir sigortalı için 8.079,81.-TL iken 6111 sayılı Kanunun sağladığı indirim nedeni ile 5.049,86.-TL ye düşmektedir. Ancak bir çok emeklimizin mali durumu elvermediği gibi Bayan Ayşe’nin de mali durumunun peşin ödemeye müsait olmadığı ve 18 taksitte ödeme seçeneğini tercih ettiğini varsaydığımızda, ayda 322,62.-TL olmak üzere toplamda 5.807,33 TL 01.09.2003-30.09.2008 tarihleri arası SGDP borcu tahakkuk etmektedir. Bu borç almakta olduğu aylıktan kesilemediğinden Bayan Ayşe tarafından 2 ayda bir bankaya yatırılacaktır.
.
6111 sayılı Kanunun 30.11.2010 tarihine kadar olan borçları kapsaması nedeni ile Bayan Ayşe’ye 2. Bir borç ödeme planı daha oluşturulması gerekmektedir. Bu borç ise 01.10.2008-30.11.2008 dönemini kapsamakta ve Bayan Ayşe’nin 6 taksitte ödemek istediğini varsaydığımızda aylık 540,76.-TL, toplamda 3.244,52.-TL olmakta ve aylığından kesilmeyi tercih etmesi durumunda ise bu tutar aylığından kesilecektir.
.
Bayan Ayşe için 3. Bir ödeme türü daha bulunmaktadır. Buda 01.12.2010 ve Kuruma başvurduğu ve SGDP tescilin yapıldığı tarihten önce olan 30.04.2010 dönemine ait olan 6111 sayılı Kanun kapsamına girmeyen 694,00.-TL tutarındaki gecikmiş SGDP ödemesidir. Bu ödemeyi de Kurum gecikme zammı ve faizi ile birlikte Bayan Ayşe’nin aylığında aylığının 1/3’ü nü geçmemek üzere kesecektir. Bu ödeme de ayda yaklaşık 200.-TL tutarında olacaktır.
.
Bayan Ayşe’nin aylığından tuhafiye işinden dolayı vergi kaydı devam etmesine ve her ay zarar etmesine rağmen sadece işi olsun diye vergi kaydını kapatmaması nedeni ile bir 4. Ödeme türü olan ve vergi kaydı devam ettiği sürece devam edecek olan SGDP kesintisi daha yapılacaktır. Bu da aylık 120,00.-TL olacaktır.
.
Örneğimizde verdiğimiz Bayan Ayşe’nin orta halli bir emekli olduğunu ve aylık 800,00.-TL emekli aylığı aldığını varsaydığımızda, 1. Ödeme türü için aylık 322,63.-TL, ikinci ödeme türü için aylık 540,76.-TL, 3. Ödeme türü için aylık 200,00.-TL ve 4. Ödeme türü için aylık 120,00.-TL ödediğini hesapladığımızda 2011 temmuz ayında 1.183,39.- TL ödemesi gerektiğini hesaplamaktayız. Her ne kadar yapılandırdığı tutarlar olan 540,76.-TL ve 322,62.-TL tutarındaki ödemeler iki ayda bir yapılacak olsa da söz konusu tutarların aylık ödemesi 432,00.-TL olmakta ve Bayan Ayşe’nin emekli aylığının büyük kısmı borçlarına gitmektedir.
.
V- SONUÇ YERİNE
Yukarıda verdiğimiz örneğe benzer bir çok vatandaşımız bulunmaktadır. Bu durum vicdanımızı sızlatmakta ancak Kanunun emrettiklerini yerine getirme zorunluluğu karşısında uygulama devam etmektedir. Bir veciz sözde belirtildiği gibi, “Kanunların uygulanması sonucu ortaya çıkan sonuç vicdanınızı sızlatıyorsa ya Kanunda bir sorun vardır yada sizin vicdanınızda.”  Makalemizin başında da belirttiğimiz gibi SGDP uygulaması özü itibarı ile adaletsiz bir uygulama olarak karşımızda durmaktadır. Bu makalemizin 2. Kısmında SGDP  uygulamasında karşılaştığımız diğer hususlara değinilecek ve vicdanımızı sızlatmayacak bir düzenleme için önerilerde bulunulacaktır.
Mustafa BAŞTAŞ
Bağcılar Sosyal Güvenlik Merkez Müdürü V. Sosyal Güvenlik Kurumu Müfettişi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder