26 Mart 2012 Pazartesi

Transit Ticaretin Ba-Bs Bildirimlerinde Gelir İdaresi Neden Görüş Değiştirdi?



Konu ile ilgili olarak, İstanbul Defterdarlığı’nca verilmiş olan 19.09.1988 tarih ve 11-288 nolu mukteza metni şöyledir.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun birinci maddesinde Türkiye’de yapılan aşağıdaki işlemler Katma Değer Vergisi’ne tabidir.
1- Ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler
2- Her türlü mal ve hizmet ithalatı
3- Diğer faaliyetlerden doğan teslim ve hizmetler şeklinde hükme bağlanmıştır.
Kanunun 2’nci maddesinde teslim bir mal üzerindeki tasarruf hakkının iki veya daha fazla kimse tarafından zincirleme akit yapılmak suretiyle, malın bu arada el değiştirmeden doğrudan sonuncu kişiye devredilmesi halinde, aradaki safhaların her birinin ayrı birer teslim olduğunu hüküm altına almıştır.
Kanunun 6’ıncı maddesinde ise “işlemlerin Türkiye’de yapılması” bu malların teslim anında Türkiye’de bulunmasını (değerlendirme Gelir V.K. 7’inci maddeye göre tayin olunur.) şeklinde tanımlanmıştır.
10’uncu madde “vergi doğuran olay”ı tanımlarken ithalatta vergiyi doğuran olay “ithalatta gümrük kanununa göre gümrük vergisi ödememükellefiyetinin başlaması, gümrük vergisine tabi olmayan işlemlerde ise fiili ithalatın yapılması” şeklinde tanımlanmıştır.
Transit Ticaret aşağıdaki belirtilen şekillerde yapılabilir.
a) Önceden döviz tahsil suretiyle,
b) Mahsup suretiyle,
c) Net döviz girdiğinin beyanı suretiyle şeklinde tanımlanmıştır.
Bu yasal düzenlemelerin değerlendirilmesinde;
1- Yapılan faaliyetlerin ihracat yönetmeliğinin ilgili maddesinde tanımlanan mahsup suretiyle transit ticaret kapsamında yapıldığı,
2- Transit ticaret kapsamına giren mal satışının doğrudan doğruya (başka ülkeye) satıldığı,
3- 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 2/2’nci maddesine göre Irak’taki bir firmaya yapılan teslim işleminin Türkiye’de zuhur etmediği anlaşılmaktadır.
Bu durumda teslim işlemi Türkiye hudutları dahilinde cereyan etmediğinden söz konusu teslim Katma Değer Vergisi kapsamına girmemektedir. (KDV beyannamesinde gösterilmez.)
Büyük mükellefler vergi dairesi  B.07,1.GİB.4.99.16.01/01 VUK b Mük.  257/2009/-MUK-34   06.05.09/15130,müktezası ise şöyledir;
3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 1/1.maddesinde Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV’ne tabi olduğu hükme bağlanmıştır. Kanunun 2.maddesinin 1.bendinde teslim, bir mal üzerindeki tasarrufhakkının malik veya onun adına hareket edenlerce alıcıya veya adına hareket edenlere devredilmesi, şeklinde tanımlandıktan sonra bir malın alıcı veya onun adına hareket edenlerin gösterdiği yere veya kişilere tevdiinin de teslim hükmünde olduğu, belirtilmiştir.Anılan Kanunun 6’ıncı maddesinde; işlemlerin Türkiye’de yapılması ile malların teslim anında Türkiye’de bulunmasının ifade edildiği hüküm altına alınmıştır.Diğer taraftan;06.06.2006 tarih ve 26190 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren İhracat Yönetmeliğinin 4’ncü maddesinin (n) fıkrasında; transit ticaret yurt dışında veya serbest bölgede yerleşik bir firmadan ya da antrepodan satın alınan malın, ülkemiz üzerindentransit olarak veya doğrudan doğruya yurt dışında veya serbest bölgede yerleşik bir firmaya ya da antrepoya satılması, şeklinde tanımlanmıştır. Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 148, 149 ve Mükerrer 257 nci maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak, 362 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını "Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)" ile; mal ve hizmet satışlarını ise "Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)" ile bildirmeleri hususunda yükümlülük getirilmiştir. Söz konusu düzenleme ile Katma Değer Vergisi mükelleflerinin beyanlarının oto-kontrolüne imkan vermek ve bu formlar sayesinde mükelleflerin mal alım ve satımları ile katma değer vergisi beyanlarının çapraz kontrole tabi tutulabilmesi amaçlanmaktadır.
Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalara göre; transit ticarete konu mallar şirketin mal varlığına girip çıkmasına ve satışın fatura ile belgelenmesine rağmen, millileştirilmeksizin satışa konu olduğu için katma değer vergisinin konusuna girmemektedir. Dolayısıyla, katma değer vergisinin konusuna girmeyen işlemler “Katma Değer Vergisi Beyannamesinde”, “Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Ba)” ve "Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)" de hiçbir şekilde yer almayacaktır.
Bu şekilde çok sayıda özelge mevcuttur,bizde  idarenin görüşü doğrultusunda bir makale yazarak,meslektaşlarımızın işin mutfağında sıkıntı yaşamamaları adına bilgi paylaşımında bulunmuştuk,ancak  yine İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı 01.07.2010 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-219 sayılı özelgesinde transit ticaret kapsamında yapılan alım satım işlemlerinin Ba-Bs formlarına dahil edilip edilmeyeceği konusunda görüş değiştirmiştir.Özelge şöyledir;
“İlgi dilekçenizde, transit ticaret kapsamında yapılan alım satım işlemlerinizin Ba-Bs formlarına dahil edilip edilmeyeceği hakkında Başkanlığımız görüşü talep edilmekte olup, konuyla ilgili olarak gerekli açıklamalar aşağıda yapılmıştıır.Bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 148, 149 ve Mükerrer 257' nci maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak, 350 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını "Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)" ile; mal ve hizmet satışlarını ise "Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)" ile bildirmeleri hususunda yükümlülük getirilmiştir.Söz konusu yükümlülüğün 2010 yılı ve müteakip yılların aylık dönemlerinde yerine getirilmesinde uygulanacak usul ve esaslar ile bildirim hadleri 396 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde açıklanmıştır.Aynı Tebliğin 1.2.1 bölümündeki açıklamalara göre, bildirim mecburiyeti bulunan mükelleflerce, belirlenen hadler çerçevesinde yapılan her türlü mal ve/veya hizmet alış ve satışları, bunlara ilişkin belgenin türüne (Fatura, irsaliyeli fatura, serbest meslek makbuzu, müstahsil makbuzu, gider pusulası, akaryakıt pompalarına bağlı ödeme kaydedici cihaz fişi, sigorta komisyon gider belgesi ve yolcu bileti gibi) bakılmaksızın Ba-Bs bildirim formlarına dahil edilecektir.Ayrıca, 396 Sıra No.lu Genel Tebliğin 1.2.2. bölümünde "Mükelleflerin 2010 yılı ve müteakip yılların aylık dönemlerine ilişkin mal ve/veya hizmet alışları ile mal ve/veya hizmet satışlarına uygulanacak had 5.000 TL olarak yeniden belirlenmiştir. Buna göre, bir kişi veya kurumdan katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet alışları, "Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)" ile; bir kişi veya kuruma katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet satışları ise "Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)" nun Tablo II alanında bildirilecektir." açıklaması bulunmaktadır.
Yukarıda yer alan açıklamalara göre; transit ticaret kapsamında şirketiniz tarafından yapılan işlemlerin belgelendirilmesi halinde Ba-Bs bildirim formlarına dahil edilmesi gerekmektedir.”
Ba-Bs bidirim formları,Katma Değer Vergisi mükelleflerinin beyanlarının oto-kontrolüne imkan vermek ve bu formlar sayesinde mükelleflerin mal alım ve satımları ile katma değer vergisi beyanlarının çapraz kontrole tabi tutulabilmesi amaçlanmaktaydı da ne oldu da  kdv beyanına tabi olmayan işlemlerde had esasına göre Ba Bs formlarına dahil  edildi?
Vergi Hukukunda yer alan Mükteza müessesini irdeleyelim,
- Mükelleflerin vergi durumları ve uygulanması bakımından tereddüde düştükleri hususlar hakkında bilgi istemeleri üzerine kendilerine yetkili makamlarca yazılı olarak verilen görüşlere Mukteza (Özelge) denilir.
-Muktezalar ilgili mükellefe verilen cevap niteliğindedir dolayısıyla yardımcı kaynak hükmündedir.
-Sözle yapılan bilgilendirme mukteza veya özelge olarak adlandırılamaz. “Sadece başvuru yapan mükellefe yazı ile gönderilen cevaplar mukteza veya özelge olarak adlandırılmaktadır.
-Mevzuat içerisinde mukteza veya özelge kavramı Vergi Usul Kanunu’nun 413. maddesinde yer almaktadır Buna göre: “Mükellefler, Maliye Bakanlığı’ndan veya Maliye Bakanlığı’nın bu hususta yetkili kıldığı makamlardan vergi durumları ve vergi uygulanması bakımından müphem ve tereddüdü mucip gördükleri hususlar hakkında izahat isteyebilirler. Yetkili makamlar yazı ile istenecek izahatı yazı ile veya sirkülerle cevaplamak mecburiyetindedirler.Alacakları cevaplara göre hareket eden mükelleflerin bu hareketleri cezayı istilzam etse dahi ceza kesilmez.”
Ba Bs formlarının asıl amaçları KDV de naylon faturanın önüne geçmektir. 5000 tl yi geçen faturaların beyan zorunluluğu bu nedendendir.hiçbir şekilde kdv beyanına girmeyen transit ticaret gibi özel bir ticaretin 5000 tl yi  geçmesi nedeniyle  Ba Bs formlarında beyan  edilmesinin,istatistiki birtakım bilgilere ulaşmak için, Vedop ta ara  programlarla farklı bir amacı var ise en  azından bir tebliğ yada sirkü ile ihtiyaç sahiplerinin yönlendirilmesi gerekir.

Dr. Ufuk ÖZDEMİR
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
ufuk@ada.net.tr 
Tarih: 06.10.2011 

20 Mart 2012 Salı

Bedelsiz Mal Alışlarında Muhasebe Kaydı Ne Şekilde Yapılır?

Soru:
Bedelsiz Mal Alışlarında Muhasebe Kaydı Ne Şekilde Yapılır?

Cevap:
Faaliyette bulunulan sektörle ilgili olarak mal alımlarında (mal fazlası niteliğinde) bedelsiz mal alımı mevcut ise söz konusu mallar emsal bedeli ile aşağıdaki şekilde kayda alınmalıdır.

----------------------------------------------/------------------------------------------
157. Diğer Stoklar
(153-152)           
                       649. Faaliyetle İlgili Diğer Gelir Ve Karlar

Bedelsiz mal alım kaydı
---------------------------------------------/-------------------------------------------
120.Alıcılar
                      600.Yurtiçi satışlar
                      391.Hesaplanan Kdv

Alınan bedelsiz malın satış kaydı
---------------------------------------------/------------------------------------------

623. Diğer Satışların Maliyeti (-)
(620-621)
                     157. Diğer Stoklar
                     (153-152)
Satılan Malın Maliyetlere İntikali
---------------------------------------------------------------------------------------


Koray ATEŞ
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
E. Öğretim Görevlisi - Denetçi
korayates@muhasebetr.com

19 Mart 2012 Pazartesi

Fazla mesai ücretin yüzde elli fazlasıdır


* Ben bir okulun kantininde çalışıyorum, sabah 7′de başlayıp akşam 5′te çıkıyoruz. Ayrıca cumartesi günleri başka işe gönderiliyoruz. Sadece asgari ücret alıyoruz. Bizim mesai hakkımız var mı? 5…904644 Nolu SMS: İş Kanunu’na göre haftalık çalışma süresi 45 saattir. Haftada 45 saatin üzerinde yapılan çalışmalar fazla çalışmadır. Fazla çalışılan sürelerin ücretlerinin, saat ücretinin yüzde elli arttırılması suretiyle ödenmesi gerekir. Bu durumda sizin de fazla mesai ücreti almanız gerekir. Fazla çalışma ücretiniz ödenmiyorsa Çalışma Bakanlığı’na şikayet edin.
Emekli Sandığı’ndan yetim maaşı alıyorum. Kendi çalışmalarımdan dolayı emekli olacağım. Çift maaş alabilir miyim? 5…845015 Nolu SMS:Emekli Sandığı’ndan yetim maaşı alan kız çocuklarının kendi çalışmalarından dolayı emekli maaşına bağlanmaları halinde yetim maaşları kesilmez. Hem yetim aylığını, hem de kendi emekli maaşınızı alabilirsiniz.
05.03.1965 doğumluyum. SSK girişim 1987, 1994 yılında 7 ay vergi mükellefi oldum. Kaza geçirdim, 16 yıl çalışamadım. 2 yıldır SSK’lı olarak çalışıyorum. 7 aylık süreyi Bağ-Kur’a ödeyip SSK’ya aktarabilir miyim? Bünyamin ÇAYIRÖncelikle geçmiş olsun. 1994 tarihindeki vergi mükellefi olarak geçen süreleri Bağ-Kur’a kayıtlı olmadığınızdan dolayı alamaz ve hizmet birleştirme işlemi yaparak prim gün sayınıza ekletemezsiniz. Geçirmiş olduğunuz kazadan dolayı SGK’dan sevk alarak en az yüzde 60 iş gücünü kaybetmiş raporu alabilirseniz ve bu rapor kabul görürse toplamda 1800 günle malullük aylığına hak kazanabilirsiniz.
* * *
NE ZAMAN EMEKLİ OLURUM?
Annem 1953 doğumlu, sigortası 08.12.2003 yılında başladı. 2011 Haziran ayından itibaren işten çıkarıldı. Şuanda işsiz. Kısmi emeklilik şartları nelerdir? Ahu İĞCİAnnenizin, SSK’dan kısmi emekli olabilmesi için 25 yıl sigortalılık süresi, 60 yaşını ve 4500 prim gününü tamamlaması gerekmekte. Bu şartlara göre prim günü tamamlansa bile 25 yıl şartı 2028 yılında dolacağından bu tarihten önce SSK’dan kısmi emekli olamamaktadır. Ancak, SSK’dan 7000 prim günü tamamlarsa daha erken emekli olabilir.

TRANSİT TİCARET BA-BS FARKLI BAKIŞ

3. Transit Ticaret Kapsamında Yapılan Alım Satım İşlemlerinin Ba-Bs Formlarına Dahil Edileceği[1]

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının 01.07.2010 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-219 sayılı özelgesinde transit ticaret kapsamında yapılan alım satım işlemlerinin Ba-Bs formlarına dahil edilip edilmeyeceği konusunda aşağıdaki açıklamalar yapılmıştır.

“İlgi dilekçenizde, transit ticaret kapsamında yapılan alım satım işlemlerinizin Ba-Bs formlarına dahil edilip edilmeyeceği hakkında Başkanlığımız görüşü talep edilmekte olup, konuyla ilgili olarak gerekli açıklamalar aşağıda yapılmıştır.

Bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 148, 149 ve Mükerrer 257' nci maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak,350 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını "Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)" ile; mal ve hizmet satışlarını ise "Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)" ile bildirmeleri hususunda yükümlülük getirilmiştir.

Söz konusu yükümlülüğün 2010 yılı ve müteakip yılların aylık dönemlerinde yerine getirilmesinde uygulanacak usul ve esaslar ile bildirim hadleri 396 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde açıklanmıştır.

Aynı Tebliğin 1.2.1 bölümündeki açıklamalara göre, bildirim mecburiyeti bulunan mükelleflerce, belirlenen hadler çerçevesinde yapılan her türlü mal ve/veya hizmet alış ve satışları, bunlara ilişkin belgenin türüne (Fatura, irsaliyeli fatura, serbest meslek makbuzu, müstahsil makbuzu, gider pusulası, akaryakıt pompalarına bağlı ödeme kaydedici cihaz fişi, sigorta komisyon gider belgesi ve yolcu bileti gibi) bakılmaksızın Ba-Bs bildirim formlarına dahil edilecektir.

Ayrıca, 396 Sıra No.lu Genel Tebliğin 1.2.2. bölümünde "Mükelleflerin 2010 yılı ve müteakip yılların aylık dönemlerine ilişkin mal ve/veya hizmet alışları ile mal ve/veya hizmet satışlarına uygulanacak had 5.000 TL olarak yeniden belirlenmiştir. Buna göre, bir kişi veya kurumdan katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet alışları, "Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)" ile; bir kişi veya kuruma katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet satışları ise "Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)" nun Tablo II alanında bildirilecektir." açıklaması bulunmaktadır.

Yukarıda yer alan açıklamalara göre; transit ticaret kapsamında şirketiniz tarafından yapılan işlemlerin belgelendirilmesi halinde Ba-Bs bildirim formlarına dahil edilmesi gerekmektedir.”

4. Serbest Bölgeden Alımların Form Ba ile Bildirilmesinde Uyulacak Usul ve Esaslar

Kocaeli Vergi Dairesi Başkanlığının 11.11.2010 tarih ve B.07.1.GİB.4.41.15.02-VUK.2010/1-64 sayılı özelgesinde serbest bölgelerden alımların  Ba formunda bildirilme şekli ile ilgili olarak aşağıdaki açıklamalar yapılmıştır.

381 ve 396 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğlerinde Ba ve Bs bildirim formlarının Tablo II bölümlerinin doldurulması sırasında kullanılacak " ülke kodu" bilgilerinin Tebliğ ekinde yer aldığı belirtilmiştir. Buna göre serbest bölgede faaliyet gösteren mükelleflerden mal ve/veya hizmet alan mükellefler tarafından yapılan alışların Form Ba ile bildirilmesinde, ülke kodu bölümüne serbest bölge kodunun, vergi kimlik numarası bölümüne de mal ve/veya hizmet alınan mükellefin vergi kimlik numarasının yazılması gerekmektedir.

...

Yukarıda yer alan açıklamalara göre, serbest bölgeden yapılan mal alımının Ba formunda gösterilmesinde, ülke koduna serbest bölgenin kodunun, vergi kimlik numarası bölümüne de mal alımında bulunduğunuz mükellefin vergi kimlik numarasının yazılması gerekmekte olup, şirketiniz tarafından ülke kodunun düzeltilmesi için verilecek Ba formları için 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 355 inci maddesi hükmü uyarınca işlem yapılacağı tabiidir.”


alomaliye.com

TRANSİT TİCARET NEDİR? MUHASEBESİ? KDV, BA, BS BEYANI?

TRANSİT TİCARET NEDİR? MUHASEBESİ? KDV, BA, BS BEYANI?
Tarih: 18.12.2009
12.07.2008 tarih ve 26934 sayılı resmi gazetede yayınlanan İhracat Yönetmeliğine göre,Transit Ticaret,Mal bedelleri içintransfer yapılarak veya yapılmaksızın, satın alınan yabancı menşeli veya Türk menşeli olup da yurtdışına satılmış malların transit olarak veya doğrudan doğruya, ithalat ve ihracat rejimi hükümlerine tabi olmaksızın başka bir ülkeye satılmasıdır. Veya yurt dışında veya serbest bölgede yerleşik bir firmadan ya da antrepodan satın alınan malın, ülkemiz üzerinden transit olarak veya doğrudan doğruya yurt dışında veya serbest bölgede yerleşik bir firmaya ya da antrepoya satılmasıdır.



Türkiye’de yerleşik herhangi bir firma tarafından ithal edilmek amacıyla yurda getirilerek, gümrük antrepolarına alınan bir malın aynı firma ya da malları gümrük antreposunda devir alan başka bir firma tarafından başka bir ülkeye (ya da malın getirildiği ülkedeki başka bir firmaya ) satılması da transit ticaret işlemidir.
Uluslararası anlaşmalarla ticareti yasaklanmış mallar ile Müsteşarlığın madde politikası itibariyle transit ticaretininyapılmasını uygun görmediği mallar transit ticarete konu olamaz. İthalat ve ihracat yapılması yasaklanmış ülkelerle transitticaret yapılamaz.Söz konusu mallar ve ülkeler dışında kalan mallar ve ülkelere transit ticaret yapılmak istenilmesi halinde işlemlerin transit ticaret formu aranmaksızın transit rejimi çerçevesinde sonuçlandırılması gerekmektedir.
Transit Ticarete İlişkin Tebliğ’in yürürlükten kaldırılması nedeniyle, bu Tebliğ gereğince doldurulması gereken transit ticaretformu uygulamasının da kaldırıldığı, transit ticaret işlemlerinin gümrük mevzuatında yer alan transit rejimi çerçevesinde yürütülmesi gerekmektedir.Transit ticarete konu olan mallarla ilgili olarak, ithalata ve ihracata ilişkin vergi, resim, harç ve fon tahsil edilmez.Gümrük idarelerince verilebilecek izne istinaden malların Türk gümrük hattını aşarak işçilik görmek üzere fiktif depo veya antrepolara alınması "fiili ithal" hükmünde değildir.
Bu hususa uygun bir örnek oluşturalım;
X A.Ş. millileşmemiş iskele aksesuarlarını, yurt içinde mukim Y LTD.ŞTİ. den, ihracat yapmak amacı ile, antrepo teslimi, ürünü almış ve aynı gün Kuzey Irak'a kârını koyarak yurt dışı ederek satmıştır.

X A.Ş. Malzeme alış kaydı;
-------------30.10.2009----------------------
153-T.MALLAR HS. *******
                320-SATICILAR HS.******
---------------------------------------------------
Y LTD.ŞTİ.Malzme alış kaydı
------------------/-------------------------------
153-TİCARİ MAL HS. ********
                320-SATICILAR HS.*******
---------------------------------------------------

Y LTD.ŞTİ.Malzeme satış kaydı
------------/---------------------------
120-ALICILAR HS.*********
                601-Y.DIŞI SATIŞLAR HS.*******
---------------------------------------------------
X A.Ş Malzeme satış kaydı
-----------30.10.2009--------------------------
120-ALICILAR HS.***********
                601-Y.DIŞI SATIŞLAR HS.************
---------------------------------------------------
Kafanız karıştı gibi değil mi, Y LTD.ŞTİ. malı ithal eden ama gümrükten sokmadı, millileşmeyen malı, ihracat amacıyla gümrük antreposuna koymuştu,ama ilgili ürünü ihracat yapacak başka bir firmaya devrederek aradan çıkmıştı,üstelik mal sanki yurt içinde teslim gibi gözüküyor,hay Allah nasıl olacak,peki bu alışlar satışlar BA ve BS lere girecek mi?KDV beyanı açısından ne olacak? Evet yukarda yapılan ticaretin her aşaması yasaldır aynı zamanda.

Mal bedelleri için transfer yapılarak veya yapılmaksızın, satın alınan yabancı menşeli veya Türk menşeli olup da yurtdışına satılmış malların transit olarak veya doğrudan doğruya, ithalat ve ihracat rejimi hükümlerine tabi olmaksızın başka bir ülkeye satılmasıdır.
Bu amaçla anrepoya getirilmiş bir ürünün el değiştirilmesi ,yine bu malı millileştirmeden alan firmanın da transit taciri olması anlamına gelmektedir. KDV açısından ,KDV Kanununun 6/b maddesine göre Türkiye’de ifa edilmeyen veya Türkiye’de faydalanılmayan hizmetler Türkiye’de yapılmamış sayılır ve verginin konusuna girmez,bu nedenle yukarda ki teslimler, KDV beyanına dahil edilmez.
Transit ticarete konu ürün ile ilgili düzenlenen GÇB farklı kod ile düzenlenir,firma şifresi ile vedop tan baktığınızda diğer ihracatlarla alakalı düzenlenmiş GÇB ler gibi transit ticarete ait GÇB leri ,vedop sisteminde göremezsiniz.
Transit ticarete konu mallar şirketin mal varlığına girip çıkmasına ve satışın fatura ile belgelenmesine rağmen, millileştirilmeksizin satışa konu olduğu için katma değer vergisinin konusuna girmemektedir. Dolayısıyla, katma değer vergisinin konusuna girmeyen işlemler “Katma Değer Vergisi Beyannamesinde”, “Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Ba)” ve "Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)" de hiçbir şekilde yer almayacaktır
Dr. Ufuk ÖZDEMİR
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir 

14 Mart 2012 Çarşamba

KUR FARKLARININ FATURA EDİLMESİ VE MUHASEBELEŞTİRİLMESİ


1- GİRİŞ 
 
Bilindiği gibi, kur farklarının KDV’ne tabi olup olmaması sürekli tartışılmakta olan bir konudur. Maliye İdaresi, kur farklarının KDV’nin tabii olması gerektiği görüşündedir. Bir çok yazar ve yargı kararı ise kur farklarının KDV’ne tabii olmadığı görüşündedir.  
Çalışmamızda, kur farklarının KDV’ne tabi olup olmaması değil, tabi olduğu kabulü ile muhasebede yapılması gereken kayıtlar, kur farklarının nasıl takip edilmesi gerektiği ve ne zaman fatura edilmesi gerektiği açıklanacaktır.
 
2- YASAL MEVZUAT AÇIKLAMALARI  
Kur farklarının KDV’ne tabii olması gerektiği, vergiyi doğuran olay ile ödeme tarihi arasındaki kur farklarınınKDV hesaplanarak fatura edilmesi gerektiği hakkında Maliye İdaresi görüşünü açıklayan 14 numaralı KDV sirküleri ve 105 seri numaralı KDV Genel Tebliği’nin ilgili bölümü aşağıdaki gibidir:
2.1- Katma Değer Vergisi Sirküleri / 14 
Konusu :Yurt İçi Teslimler ile İhraç Kayıtlı Teslimlerde Aleyhe Oluşan Kur Farkları 
Tarihi : 05.05.2004
Sayısı : KDV-14 /2004-14
İlgili olduğu maddeler : Katma Değer Vergisi Kanunu Madde 1, 11, 20, 24, 26 ve 35   
1. Giriş:  
Bakanlığımıza intikal eden olaylardan, yurt içi teslimler ile ihraç kayıtlı teslimlerde aleyhe oluşan kur farklarının katma değer vergisine tabi tutulup tutulmayacağı konusunda teredddüte düşüldüğü anlaşılmaktadır.  
2. Yasal Düzenlemeler:  
Katma Değer Vergisi Kanununun 1. maddesinde verginin konusunu teşkil eden işlemler sayılmış, 11/1-c maddesinde ise ihraç edilmek üzere ihracatçılara yapılan teslimler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinin ihracatçılar tarafından ödenmemesi, ödenmeyen bu verginin de imalatçılar tarafından ilgili dönem beyannamesinde tecil ve ihracatın gerçekleşmesini müteakip terkin edilmesi öngörülmüştür.
 Aynı Kanunun;  
- 20. maddesinde, katma değer vergisi matrahının teslim ve hizmet işlemlerinin karşılığını teşkil eden bedel olduğu; bedel deyiminin, alıcının ödediği veya borçlandığı para, mal ve diğer şekillerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği,  
- 24/c maddesinde, vade farkı, fiyat farkı, faiz vb. unsurların matraha dahil bulunduğu,  
- 26. maddesinde, bedelin döviz ile hesaplanması halinde, dövizin vergiyi doğuran olayın meydana geldiği andaki cari kur üzerinden Türk parasına çevrileceği,  
- 35. maddesinde ise matrahta değişiklik vukubulduğu hallerde, vergiye tabi işlemleri yapmış olan mükelleflerin bunlar için borçlandığı vergiyi; bu işlemlere muhatap olan mükellefin ise indirim hakkı bulunan vergiyi değişikliğin mahiyetine uygun şekilde ve değişikliğin vukubulduğu dönemde düzelteceği,  
hüküm altına alınmıştır.
 
3. Yurt İçi Dövize Endeksli Teslimlerde Aleyhe Oluşan Kur Farklarının Vergilendirilmesi:  
Teslime konu mal yurt içinde katma değer vergisi uygulanmak suretiyle satın alınmışsa malı satın alan mükellef tarafından düzenlenecek faturada ;  
katma değer vergisi dahil toplam bedelin dövize endeksli olarak belirlenmesi durumunda vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarih ile ödeme tarihi arasında ortaya çıkan aleyhe kur farklarına ait katma değer vergisinin, kur farkı bedeline iç yüzde oranı uygulanmak suretiyle,  
dövize endeksli toplam bedele katma değer vergisinin dahil edilmemesi durumunda vergiyi doğuran olay ileödeme tarihi arasında ortaya çıkan aleyhe kur farkları üzerinden katma değer vergisi hesaplanarak,  
ilgili dönemde her iki mükellef tarafından genel usul ve esaslar çerçevesinde işlem yapılacaktır. 
 
4. İhraç kayıtlı Dövize Endeksli Teslimlerde Aleyhe Oluşan Kur Farklarının Vergilendirilmesi:  
Kanunun 11/1-c maddesi hükmü gereğince tecil-terkin uygulanmak suretiyle satın alınan mallara ait bedelinin dövize endeksli olarak belirlenmesi durumunda, vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarih ile ödeme tarihi arasında ortaya çıkan aleyhe kur farkları ihracatçı tarafından düzenlenecek fatura ile belgelendirilecek ve kur farkı üzerinden katma değer vergisi hesaplanmak suretiyle ihracatçı tarafından beyan edilerek ödenecektir. Söz konusu hesaplanan katma değer vergisi imalatçı tarafından genel hükümler çerçevesinde indirim konusu yapılacaktır. 
 
2.2- 105 Seri Numaralı KDV Genel Tebliği 
 
E. Vade Farkı, Kur Farkı ve Matrahta Değişikliğe Yol Açan İşlemlerde KDV Uygulaması:
 
2. Kur Farkları
Bedelin döviz cinsinden veya dövize endekslenerek ifade edildiği işlemlerde, bedelin kısmen veya tamamen vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarihten sonra ödenmesi halinde, satıcı lehine ortaya çıkan kur farkı esas itibariyle vade farkı mahiyetinde olduğundan, matrahın bir unsuru olarak vergilendirilmesi gerekmektedir.  
Buna göre, teslim veya hizmetin yapıldığı tarih ile bedelin tahsil edildiği tarih arasında ortaya çıkan lehte kur farkı için satıcı tarafından fatura düzenlenmek ve faturada gösterilen kur farkına, teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemler için geçerli olan oran uygulanmak suretiyle KDV hesaplanacaktır.  
Bedelin tahsil edildiği tarihte alıcı lehine kur farkı oluşması halinde, kur farkı tutarı üzerinden alıcı tarafından satıcıya bir fatura düzenlenerek, teslim ve hizmetin yapıldığı tarihteki oran üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir.
 
3- KUR FARKLARININ MUHASEBEDE TAKİBİ
 
3.1- KDV Dahil Toplam Bedelin Dövize Endeksli Olarak Belirlenmesi  
Örnek: 15.01.2006 itibariyle 10.000 USD bedelli mal, 1,40 YTL’den 14.000 YTL karşılığı, KDV hariç teslim edilmiştir. KDV’si %18’den 2.520 YTL’dir.  KDV’nin döviz karşılığı 1.800 USD’dir. (31.03.2006 tarihinde 1 USD = 1,45 YTL.) (30.06.2006 tarihinde 1 USD = 1.55 YTL’dir.) (Ödeme tarihi olan 07.07.2006 tarihinde ise 1 USD = 1.50 YTL’dir. )
------------------------------ 15 / 01 / 2006 ----------------------------------
120 ALICILAR                                               16.520,00.-
120.02 İhracat Alıcıları
120.02.01 ….. A.ş.
120.02.01.01 Mal Bedeli  16.520,00 (11.800 usd)  
                                   600 YURT İÇİ SATIŞLAR                  14.000,00.- 
                                   391 HESAPLANAN KDV                    2.520,00.-
----------------------------- 31 / 03 / 2006 ----------------------------------
120 ALICILAR                                                  590,00.-
120.02.01.03 Kur Farkı  
                                   646 KAMBİYO KARLARI                    590,00.- 
(11.800 usd x 1,45 =17.110) – 16.520
----------------------------- 30 / 06 / 2006 ----------------------------------
120 ALICILAR                                               1.180,00
120.02.01.03 Kur Farkı  
                                   646 KAMBİYO KARLARI                 1.180,00.- 
(11.800 usd x 1,55 = 18.290) – 17.110
--------------------------- 07 / 07 / 2006 -------------------------------------
656 KAMBİYO ZARARLARI                                       590,00.- 
120 ALICILAR                                      590,.00.-
120.02.01.03 Kur Farkı  
(11.800 usd x 1,50 = 17.700 ) – 18.290 =  (-)590
--------------------------- 07 / 07 / 2006 -------------------------------------
656 KAMBİYO ZARARLARI                         1.180,00.- 
120 ALICILAR                                    1.180,00.-
120.02.01.03 Kur Farkı  
Kur farkı hesabının ödeme tarihi itibariyle kapatılması
--------------------------- 07 / 07 / 2006 -------------------------------------
120 ALICILAR                                               1.180,00.-
120.02.01.01 Mal Bedeli  
                                   646 KAMBİYO KARLARI                 1.000,00.- 
                                   391 HESAPLANAN KDV                    180,00.- 
(11.800 usd x 1,50 = 17.700 ) – 16.520 = 1.180,00.- 
Vergiyi doğuran olay (15.01.2006) ile ödeme tarihi (07.07.2006)
arasındaki kur farkı üzeriden iç yüzde ile KDV hesaplanması,
fatura edilerek kayda alınması
-------------------------------- / --------------------------------------------------


--------------------------------- 07 / 07 / 2006 --------------------------------
102 BANKALAR                                           17.700,00.- 
                                   120 ALICILAR                                   17.700,00.-
                                   120.02.01.01
------------------------------------ / --------------------------------------------  
KDV dahil toplam bedelin dövize endeksli olarak tespit edilmesi durumunda, kur farklarını ayrıca takibi ile ödeme tarihi geldiğinde iç yüzde hesaplanarak gelir yazılacak ve fatura edilecek kısmın tespiti bazı zorluklar içermektedir.  
Geçici vergi dönemleri itibariyle dövize endeksli alacağın değerlenmesi ve gelir ya da gider yazılacak tutarın tespit edilmesi VUK madde 280 açısından ele alınacak bir konudur. Burada şöyle bir düşünce akla gelebilir. Ödeme tarihi itibariyle hesap edilecek KDV açısından değerleme dönemlerinde ortaya çıkan kur farkları KDV oranına göre iç yüzde düşülerek kayıtlara alınabilir mi? Bu görüş hatalı olacaktır. Çünkü KDV matrahının tespiti ile yabancı para cinsi alacağın değerlenmesi ayrı iki mevzuat konusudur.  
Bu nedenle bizim yukarıda bulduğumuz çözüm, ödeme tarihi geldiğinde öncelikle kur farkı hesabında yer alan bakiyenin kapatılması. Ardından, teslim tarihi (vergiyi doğuran olay tarihi) ile ödeme tarihi arasındaki kur farkının kümülatif olarak tekrar hesaplanması ve bulunan kur farkı tutarından iç yüzde ile KDV’nin tespit edilmesidir.  
Ancak, bu çözüm yolu aynı yıl içersinde ödeme olması hainde sorun yaratmayacaktır. Yıl değişimi, yani hesap dönemi geçtikten sonra ödeme yapılması halinde ise iç yüzde ile hesaplanan KDV tutarı kadar fazla bir gider veya gelir yazılmış olacaktır.  
Örneğimizde, iki değerleme dönemini 2006’nın son iki geçici vergi dönemine (30/09 ve 31/12) ait olarak kabul edelim. Ödemenin ise 2007 yılında (07.07.2007) yapıldığını kabul edelim. Bu durumda 2006 yılında (1.180 + 590) 1.770 YTL kur farkı geliri yazılmış olacaktır. Ödeme tarihinde (07/07/2007) yapılan değerleme işlemi ise (590 YTL) cari yıla (2007) ait bir kur farkı zararıdır. Ancak, KDV sirkülerinde de açıklandığı üzere kur farklarının iç yüzde uygulanmak suretiyle fatura edilmesi gerekmektedir. Yani kur farkı hesabı kapatılarak, 391- Hesaplanan KDV hesabına bir kayıt yapılmak zorundadır. Örneğimizde bulduğumuz çözüm, kur farkı hesabının kapatılması, teslim tarihi ile ödeme tarihi arasıda tekrar kur farkı hesap edilmesi, bulunan tutar üzerinden de iç yüzde ile KDV ayrılmasıdır. Ancak, burada KDV mevzuatı açısından Maliye’nin istediği işlem yerine getirilmekle beraber, VUK’na ve KVK’na (Ticari Kazancın dönemselliğe göre tespitine) aykırı bir işlemde yapılmak zorunda kalınmaktadır. Çünkü,  teslim tarihi (KDV açısından vergiyi doğuran tarih) ile ödeme tarihi farklı iki vergilendirme dönemine ait olmaktadır. Kümülatif bir kur farkı hesabı iki ayrı vergilendirme dönemine (15.01.2006 – 07.07.2007) isabet etmektedir. 2007 yılında kapatılan kur farkı hesabı ile 1.180 YTL zarar yazılmakta, iç yüzde ile hesaplanan KDV’ye bağlı olarak ise 1.000 YTL gelir yazılmaktadır. Yani, 391 hesaba giden 180 YTL, gider hesabında karşılık bulmaktadır.  
Bu sakıncanın sebebi ise VUK Madde 280 gereği, dövizli bakiyenin tamamının değerlemeye konu olması zorunluluğudur. Değerleme dönemlerinde, ileride (ödeme tarihinde) iç yüzde ile KDV ayrılacak diye KDV’ye isabet eden kısım kadar eksik kur farkı gider veya geliri yazılamaz.  
Aslında bu yönde bir işlem yapılırsa, 2007 yılında bahsettiğimiz sorun oluşmazdı. Çünkü, 2006 yılında gelir yazılan 1.770 YTL’den iç yüzde ile %18’i düşülür ve gelir yazılacak tutar 1.500 YTL olurdu. 2007 yılında da ödeme tarihinde yapılan değerleme işlemi ile gider yazılan 590 YTL yerine, iç yüzde ile %18’i mahsup edildikten sonra 500 YTL gider yazılırdı. Bu durumda kur farkı hesabı (120.02.01.03) 1.000 YTL borç bakiye verirdi. Bu bakiye zarar yazılarak kapatılırdı. Daha sonra ise 1.000 YTL kümülatif kur farkı olarak fatura edilir, 1.000 YTL gelir yazılır, 180 YTL’de 391 hesaba alınırdı. Ancak, yukarıda da açıkladığımız gibi VUK madde 280 böyle bir çözümlemeye izin vermeyecektir. Ancak, bulunan çözümde dönemselliğe aykırı olmaktadır.  
Bir diğer söyleyişle, KDV mevzuatına uyalım derken VUK ve KVK’na aykırı bir işlem yapılmak zorunda kalınmaktadır.
 
3.2- Dövize Endeksli Bedele KDV’nin Dahil Edilmemesi  
Bu durumda yukarıda açıkladığımız sorunların hiç birisi ile karşılaşılmayacaktır.  Bu defa KDV’ne isabet eden tutar için muhasebede ayrı bir detay hesap açılmalıdır. Kur farkı ise yine ayrı bir detay hesapta takip edilecektir. İlk kayıt şu şekilde olacaktır:  
------------------------------ 15 / 01 / 2006 ----------------------------------
120 ALICILAR                                               16.520,00.-
120.02 İhracat Alıcıları
120.02.01 ….. A.ş.
120.02.01.01 Mal Bedeli  14.000,00 (10.000 usd)
120.02.01.02 Kdv              2.520,00 
                                   600 YURT İÇİ SATIŞLAR                  14.000,00.- 
                                   391 HESAPLANAN KDV                    2.520,00.- 
--------------------------------- / -----------------------------------------------
Bu noktadan sonra, her değerleme dönemi itibariyle 120.02.01.01 hesapta yer alan 10.000 USD yabancı para cinsi alacak değerlenecek, kur farkları 120.02.01.03 Kur Farkı hesabına kaydedilecektir. KDV’nin izlendiği hesap ise YTL olarak takip edilecektir.  
Ödeme tarihi geldiğinde, 120.02.01.03 hesapta yer alan bakiyenin üzerine %18 ilave edilerek KDV hesaplanacak ve fatura edilecektir. Yukarıdaki örneğe göre, 07.07.2006 tarihinde kur farkı cari hesabı 1.180 YTL borç bakiye vermektedir.  
--------------------------- 07 / 07 / 2006 ------------------------------
120 ALICILAR                                               1.392,40.-
120.02.01.01. Mal Bedeli  
            120 ALICILAR                                               1.180,00.-
            120.02.01.03 Kur Farkı  
            391 HESAPLANAN KDV                                 212,40.- 
----------------------------------- / -------------------------------------

--------------------------- 07 / 07 / 2006 ------------------------------
102 BANKALAR                                17.912,40.- 
            120 ALICILAR                                               17.912,40.-
            120.02.01.01 Mal Bedeli    15.392,40.-
            120.02.01.02 Kdv                 2.520,00.- 
--------------------------------- / ----------------------------------------

Bu noktada şöyle bir soru akla gelebilir. 391 hesaba kaydedilen tutar beyannameye taşındığında, matrah kısmı gelir hesaplarında gözükmeyecek, bunu nasıl denkleştireceğiz? KDV beyannamesinde beyan edilen her türlü rakamın, KDV oranına göre geriye yürütülerek bulunacak matrahının, tekdüzen hesap planına göre mutlaka gelir hesaplarında yer alması gerektiği yönünde bir zorunluluk yoktur. Önemli olan, beyan edilmesi gereken KDV’nin eksiksiz olarak beyan edilmesi ve ödenmesidir.
 
4- SONUÇ  
Görüldüğü üzere, kur farklarında KDV aranması durumunda, KDV matrahının tespit edilmesi muhasebe açısından hiç de kolay olmayacaktır. Özellikle, KDV dahil toplam bedelin dövize endeksli olması durumunda çok büyük zorluklarla karşılaşılacaktır.  
Önerimiz, dövize endeksli yapılan satışlarda, KDV’nin dövize endeksli bedele dahil edilmemesi, ayrıca YTL olarak takibi ve tahsilidir.  
Buna bağlı olarak ise, bir takım vergisel düzenlemeler yapılırken, olayın muhasebe kısmı ihmal edilmemelidir. Vergi muhasebesi denen kavrama çok dikkat edilmeli, uygulamada zorluk çıkarak düzenlemeler yapılmamalıdır. Ya da mutlaka bu yönde düzenleme yapılacaksa, “biz yaptık oldu” denerek işin içinden çıkılmamalı, tebliğ ya da sirkülerler de bu işlemlerin muhasebeye nasıl kaydedilmesini gerektiği, nasıl bir kayıt sistemi istendiği Maliye tarafından açıklanmalı ve mükellefler zor durumda bırakılmamalıdır. Kaldı ki, muhasebe çözümlemeleri de uygulamadan kopuk olmamalıdır. Çünkü, sadece bir örnek üzerinde, bir tek işlem, bir tek fatura kaydı ve tahsili yönünde detaylı açıklamalar yapılabilir. Ancak, bilinmelidir ki, ticari hayatta en küçük ortalama bir işletmenin dahi bir hesap döneminde binlerce fatura kesmesi olasıdır.