29 Eylül 2011 Perşembe

6098 SAYILI YENİ BORÇLAR İBRANAMEYE İLİŞKİN DÜZENLEMELER


İbraname; işçinin işten ayrılırken ücreti, fazla çalışma, yıllık ücretli izin alacağı, ihbar ve kıdem tazminatı vb alacaklarını aldığına, başka bir alacağı kalmadığına ilişkin imzaladığı belgedir ve iş sözleşmesinin sona erme anında düzenlenir.
İbraname ile ilgili 4857 sayılı iş kanunu ve 818 sayılı borçlar kanunu’nda herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Ancak 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girecek olan yeni borçlar kanunu’nun 420. maddesinde açık bir hükümle ibraname hakkında düzenlemeye gidilmiştir.
Artık işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesi yazılı olacaktır ve ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık süre geçtikten sonra imzalanacaktır.
İbra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüz olacaktır.

28 Eylül 2011 Çarşamba

Mükellefler Ba Bs formlarında düzeltme yapabilirler mi? Düzeltme yapılması durumunda ceza uygulanır mı?

Mükellefler elektronik ortamda gönderip onayladıktan sonra, bildirimlerinde hata veya eksiklik bulunduğunu tespit etmeleri halinde, bunları yeniden düzenleyerek göndermek suretiyle düzeltme yapabilirler.
Ba ve Bs bildirim formlarından herhangi birinde hata yapıldığının belirlenmesi halinde, sadece hata yapılan bildirim formunun düzeltilerek gönderilmesi gerekmektedir.
Düzeltme işlemlerinde, hatalı veya eksik olarak düzenlenmiş bulunan bildirim formları tamamen iptal edilmekte ve düzeltmeleri içerecek sekilde düzenlenerek verilen bildirim formu geçerli kabul edilmektedir. Dolayısıyla, düzeltme amacıyla düzenlenen bildirim formlarının, daha önce bildirimde bulunulmamıs gibi tüm alıs-satıs bilgilerini içerecek şekilde doldurulması gerekmektedir.
Bildirimlerin verilme süresi içerişinde yapılan düzeltmelerde herhangi bir ceza uygulanmayacak olup, bu süre geçtikten sonra yapılan düzeltmelerde ise, düzeltilen her bir form için ayrı ayrı olmak üzere Vergi Usul Kanununun mükerrer 355 inci maddesi hükmü uyarınca işlem yapılacaktır. 
da verilme zorunluluğu getirilen bildirim veya formlara ilişkin olarak süresinden sonra düzeltme amacıyla verilen bildirim ve formların, belirlenen sürelerin sonundan itibaren 10 gün içinde verilmesi halinde özel usulsüzlük cezası kesilmez, takip eden 15 gün içinde verilmesi halinde ise kesilmesi gereken özel usulsüzlük cezası (6009 sayılı Kanunun 12 inci maddesiyle değişen ibare Yürürlük; 01.08.2010) 1/5 oranında uygulanır.
Elektronik ortamda beyanname ile bildirim ve form verme mecburiyetine uymayanlara bu maddeye göre ceza kesilmesi halinde, 352 nci maddenin birinci derece usulsüzlüklerle ilgili (1) numaralı bendi ile ikinci derece usulsüzlüklerle ilgili (7) numaralı bendi uyarınca ayrıca ceza kesilmez.)

Kendi şirketinizden ücret alıyor musunuz ? / Şükrü Kızılot

“NE ücreti şirket zaten benim” demeyin.
Bir daha soruyorum; “Şirketinizden ücret alıyor musunuz?”Alıyorsanız, bu yazıyı okumasanız da olur.
“Almıyorum” diyorsanız, bu yazıyı dikkatle okuyun.
YAYGIN UYGULAMA Türkiye’deki şirketlerin büyük kısmı aile şirketi.Eşi, çocuğu, babası, annesi ya da yakın akraba veya arkadaşına, yüzde 1 ya da 5-10 hisse veriyor. Çoğunluk hisse kendine ait oluyor.Yaygın uygulama bu şekilde.
“Şirketin sahibi” diyebileceğimiz büyük hissedar, para lazım oldukça, ihtiyacı kadar alıyor. “Kâr dağıtıldığında, yüzde 15 stopaj (vergi) var” diye şirket kâr da dağıtmıyor.
GELİRİNİZ NE?Geçenlerde, büyük bir anonim şirketin, yönetim kurulu başkanı olan babaya ve yönetim kurulu üyesi olan iki oğluna sordum;– Sizin geliriniz ne?Espri yaptığımı düşünerek önce tebessüm ettiler. Ardından soruyu tekrarlayınca;– İşte, şirket var ya Hocam…– Tamam şirket var ama ben onu sormuyorum. Sizin şahsi geliriniz ne? Örneğin banka kredi kartı ödemeleri, çocukların okul gideri, yeme-içme-giyim, aidat, evdeki kadının ücreti, tatil vb. giderleriniz var. Peki sizin kişisel geliriniz ne?Birbirlerine baktılar, düşündüler ve baba şaşkınlıkla konuştu;– Evet, bizim kişisel gelirimiz yok. Böyle bir soru hiç aklımıza gelmemişti. Her ay bir sürü harcama yapıyoruz ama kişisel gelirimiz yok.
– Tahmin etmiştim… Aile şirketlerinde genellikle böyle oluyor. Hepiniz ya her ay şirketten belli bir ücret alın ya da her yıl kâr dağıtın.
KASA YA DA ALACAKLAR ŞİŞİYOR
Şirketin ortaklara verdiği paralar;
1. Ya “ortaklardan alacak” olarak deftere yazılıyor (Genellikle bu alacağa faiz de yürütülmüyor).
2. Ya da ödeme yapılıyor ama para kasada duruyormuş gibi gözüküyor. O da kasayı şişiriyor. Kasada 200-300 hatta 900 bin, 2 milyon lira gibi nakit para gözükebiliyor. Bu da inceleme elemanlarınca kabul edilmiyor. Hele banka kredisi kullanan şirketlerde hiç kabul edilmiyor.
Ondan sonra… “kırk katır mı kırk satır mı?” uygulaması başlıyor.
1. Örtülü kazanç dağıtımı yönünden kurumlar vergisi ve vergi ziyaı cezası 2. Kâr dağıtımı nedeniyle yüzde 15 stopaj ve ceza 3. Kâr payı (ya da temettü) vergisi ve ceza 4. KDV ve ceza uygulanıyor.Ayrıca uygulanan gecikme faizi de var. Bitmedi, Yeni Türk Ticaret Kanunu’na göre de ayrıca yaptırımı var.
Aman dikkat!.. Bu olay çok önemli.
HAMAMDAKİ ÇIPLAKYukarıdaki konu bize “hamamdaki çıplak” fıkrasını hatırlattı.Adamın biri, hamamda yıkanıp çıktıktan sonra, hamamcıya gidip kazağının çalındığını söylemiş. Hamamcı da özür dileyip kazağın parasını ödemiş. Ayrıca hamam parasını da almamış. İzleyen hafta, yine aynı kişinin bu kez gömleği çalınmış. Hamamcı gömleğin parasını ödeyip, hamam parasını almamış. Sonraki hafta, aynı adam pardösüsünün çalındığını belirtince, hamamcı dayanamamış;– Bak arkadaş, pardösünün parasını da ödüyorum ama sana pek inanmıyorum. Seni bundan sonra hamama almayacağım. Ancak, bir daha şunum çalındı, bunum çalındı demeyeceksen, gelebilirsin demiş. Adam da kabul etmiş. Aksilik o ya ertesi hafta hamamdan çıktığında bir de bakmış ki, tüm elbiseleri, iç çamaşırları da dahil çalınmış. Dayanamamış ve hamam tasını da öne tutarak hamamcının karşısına dikilmiş;
– Tamam arkadaş, şu eşyam çalındı bu eşyam çalındı demeyeceğim ama Allah aşkına söyle, ben de hamama böyle gelmiş olamam değil mi?..
Kaynak: Hürriyet Gazetesi

15 Eylül 2011 Perşembe

Çalışma Koşullarınız Değişirse Kıdeminizi Alıp Gidebilirmisiniz?

Çalışma koşullarında değişiklik ve iş sözleşmesinin feshi 4857 sayılı kanunun 22.maddesinde düzenlenmiştir. İş sözleşmesinde esaslı değişik kavramı, işçinin iş sözleşmesi ile belirlenen durumunu önemli ölçüde etkileyebilecek değişiklikler olarak tanımlanabilir.
.
.
İşe, işyerine, çalışma koşullarına ve ücrete ilişkin değişiklikler esaslı değişiklik olarak nitelendirilir. Yüksek mahkeme, gündüz olarak çalışan hemşirenin gece çalışmasının istenmesini,bekçi olarak çalışan işçinin bahçe sulama işine verilmesini,işyerinde mekanik operatörü olarak çalışan işçinin paketleme servisinde görevlendirilmesini,işyeri doktoru olarak çalışan işçiden her işçiye 15 dakika ayırmasının istenmesini iş sözleşmesinde esaslı değişiklik olarak değerlendirmiştir.
.
İş türünde yapılan değişiklikler
İş türünde değişiklik yapmak isteyen işverenin, yeni işin işçinin önceki işine benzer bir iş olmasına ve işçinin vasıflarına uygun olmasına dikkat etmesi gerekmektedir. İş sözleşmesinde ki değişiklik ile işçinin durumunun ağırlaşması esaslı değişiklik olarak nitelendirilebilir. İşçinin eski işine göre daha yüksek değerde bulunmasına rağmen sorumluluklarının artması da esaslı değişiklik olarak nitelendirilebilir.
İşyeri bakımından esaslı değişiklik
İşçinin, işverenin başka bir ilinde ki işyerine veya aynı ilde ulaşımı daha zor olabilecek başka bir işyerine nakledilmesi esaslı değişiklik olarak tanımlanabilir.
.
Çalışma koşullarında değişiklik
Çalışma zamanı,işçinin işin ifasını hangi günlerde ve günün hangi saatlerinde gerçekleştireceğini ifade eden bir kavramdır.İşçinin işe yetişmesini önemli ölçüde zorlaştıracak şekilde işçinin durumunu ağırlaştıran çalışma zamanında değişiklik yapılması halleri esaslı değişiklik olarak nitelendirilebilir.
.
Ücret bakımında değişiklik
İşçinin ücretinde işçinin aleyhine doğrudan yapılan değişiklikler esaslı değişiklik niteliği taşımaktadır.
Ana hatları ile tanımlayama çalıştığımız esaslı değişikliklerin haricinde, ,ara dinlenme döneminde işçinin durumunu ağırlaştırmayan değişikliklerin yapılması, işçinin özel aracını park edeceği yerin değiştirilmesi gibi tali nitelikte ve önemsiz olarak tanımlanabilen değişiklikler ise esaslı olmayan değişiklik olarak tanımlanabilir.
.
İşveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Yazılı olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz.
.
İşçi, işverenin iş sözleşmesinde esaslı değişiklik önerisini yasal süre içinde kabul etmezse, işveren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını belirterek yazılı olarak açıklamak ve bildirim yapmak suretiyle işçinin kıdem ve ihbar tazminatını ödeyerek iş sözleşmesini feshedebilir. Bu durumda işçinin kanundan doğan hakları saklıdır. İşçi 4857 sayılı kanunun 17 ila 21.madde hükümlerine göre dava açabilir. Tarafların aralarında anlaşması durumunda ise çalışma koşulları her zaman değiştirilebilir. Çalışma koşullarında değişiklik geçmişe etkili olarak yürürlüğe konulamaz.

.
Emre ÖzerçenSMMMemreozercen@hotmail.com
(16.09.2011)
http://www.muhasebevergi.com/makale.aspx?id=178

Ücret Avansının Kayıtdışılık Uygulamasına Etkisi ve Avansların Bankaya Yatırılma Zorunluluğu


İşyerlerinde sigortasız işçi çalıştırılarak ücretlerin açıktan ödenmesi, işçilere ödenen gerçek ücretlerin işçilik belgelerine yansıtılmaması gibi kayıtdışı işçi istihdamına bir tedbir olması bakımından, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesi, 17.04.2008 tarihinde 5754 sayılı Kanun’un 85. maddesi ile değiştirilerek, 01.01.2009 tarihinden itibaren her türlü ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki istihkak ödemelerinin banka kanalıyla ödenmesi zorunluluğu getirilmiştir.


I- GİRİŞ
Bu makalede avans ödemesinin, kayıt dışılıkta bir araç olarak kullanılıp kullanılmayacağı, hangi tür avans ödemelerinin banka kanalıyla ödeme zorunluluğunun bulunduğu hususları açıklanmaya çalışılacaktır.
II- ÜCRET ÖDEMESİNDE KAYITDIŞILIK
İşçilerin çalıştırılmasında ve ücret ödenmesinde kayıt dışılık hali;
a- İşçilerin sigortasız çalıştırılması,
b- İşçilere ödenen gerçek ücretin bordroya yansıtılmadan bir kısım ücretin açıktan ödenmesi
şekliyle ortaya çıkmaktadır.
A- İŞÇİLERİN SİGORTASIZ OLARAK ÇALIŞTIRILMA KAYITDIŞILIĞI
İşyerinde fiilen çalışmakta olan işçilerin sigorta tescilleri yapılmadan, sigortasız olarak çalıştırılmasıyla, işçilere ödenen ücretten, sosyal güvenlik pirimi (işçi ve işveren hissesi), gelir vergisi, damga resmi, işsizlik sigorta primi gibi kesintiler işverence ilgili kurumlara yatırılmadığından, bu kesintiler haksız bir kazanç olarak işverende kalmaktadır. Bu uygulamada, rakip firmalara karşı işverene haksız bir rekabet avantajı sağlamaktadır. İşverene bu haksız avantaj sağlanırken, işçilere Sosyal Güvenlik Kurumu ile İş Kur’un, kısa ve uzun vadede sağlayacağı sağlık, analık, iş kazası ve meslek hastalığı, yaşlılık, malûllük, geçici veya sürekli iş göremezlik ödeneği, ölüm ve işsizlik sigortası yardımlarından faydalanmasını önleyerek, dezavantaj oluşturmaktadır.
B- İŞÇİLERE ÖDENEN GERÇEK ÜCRETİN BİR KISMININ AÇIKTAN ÖDENMESİ KAYITDIŞILIĞI
İşverenlerce işçilere ödenen gerçek ücretin, asgari kazanç tutarının (asgari ücretin) ücret bordrosunda gösterilerek, kalan bölümünün açıktan ödenmesi devam eden bir kayıtdışılık uygulamasıdır. Başka bir uygulama biçimi de çalışma gün sayısının ek gösterilerek eksik kazanç bildiriminin yapılmasıdır. Bu uygulama ile yine işverenler, açıktan ödenen ücretten hiçbir gelir vergisi, damga resmi, sosyal güvenlik pirimi, işsizlik primi kesmeyerek, daha düşük maliyetli mal ve hizmet üretmekte, böylece rakiplerine karşı ahlâki olmayan haksız rekabetin avantajını kullanabilmektedir. İşçi ise daha düşük bir geçici veya sürekli iş göremezlik ödeneği ile emekli aylığını kabullenmek zorunda kalmaktadır.
III- İŞÇİ ÜCRET, PRİM, İKRAMİYE VE BU NİTELİKTEKİ İSTİHKAKIN BANKA KANALIYLA ÖDENMESİ
Yukarıda açıklamaya çalıştığımız ücret ödemesindeki yaygın kayıtdışılığın önlenmesine, bir tedbir ve araç olması bakımından, 4857 sayılı İş Kanunu’nun ücret ödemesiyle alakalı 32. maddesi, 17.04.2008 tarihinde 5754 sayılı Kanun’un 85. maddesi ile değiştirilerek, 2 ve 3. fıkralar eklenmiştir. Bu düzenlemede, “Ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkak kural olarak, Türk parası ile işyerinde veya özel olarak açılan bir banka hesabına ödenir. Ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkak, yabancı para olarak kararlaştırılmış ise ödeme günündeki rayice göre Türk parası ile ödeme yapılabilir. Çalıştırılan işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakının özel olarak açılan banka hesabına yatırılmak suretiyle ödenmesi hususunda; tabi olduğu vergi mükellefiyeti türü, işletme büyüklüğü, çalıştırdığı işçi sayısı, işyerinin bulunduğu il ve benzeri gibi unsurları dikkate alarak işverenleri veya üçüncü kişileri zorunlu tutmaya, banka hesabına yatırılacak ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakının, brüt ya da kanuni kesintiler düşüldükten sonra kalan net miktar üzerinden olup olmayacağını belirlemeye Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı’ndan sorumlu Devlet Bakanlığı müştereken yetkilidir.
Çalıştırdığı işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakını özel olarak açılan banka hesapları vasıtasıyla ödeme zorunluluğuna tabi tutulan işverenler veya üçüncü kişiler, işçilerinin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkaklarını özel olarak açılan banka hesapları dışında ödeyemezler (Ek fıkra: 17.04.2008-5754/85 md.) İşçinin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakının özel olarak açılan banka hesaplarına yatırılmak suretiyle ödenmesine ilişkin diğer usûl ve esaslar anılan bakanlıklarca müştereken çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”hükmü getirilmiş, 4857/32-3. fıkrada belirtilen “Ücret, Prim İkramiye ve Bu Nitelikteki Her Çeşit İstihkakın Bankalar Aracılığı Ödenmesine Dair Yönetmelik(1)”,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı’ndan sorumlu Devlet Bakanlığı müştereken hazırlanarak 01.01.2009 tarihinden itibaren uygulanmak üzere yürürlüğe konmuştur. Anılan Yönetmeliğin 6. maddesi ile 5953 sayılı Basın iş Kanunu’na tabi olarak en az 10 gazetecinin çalıştığı işyeri işverenlerinin, Yönetmeliğin 8. maddesi ile 854 sayılı Deniz İş Kanunu’na tabi olarak çalışan 10 gemi adamının çalıştığı işyeri işverenlerinin, Yönetmeliğin 10. maddesindeki, “İşyerleri ve işletmelerinde İş Kanunu hükümlerinin uygulandığı işverenler ile üçüncü kişiler, Türkiye genelinde çalıştırdıkları işçi sayısının en az 10 olması hâlinde, çalıştırdıkları işçiye o ay içinde yapacakları her türlü ödemenin kanunî kesintiler düşüldükten sonra kalan net tutarını, bankalar aracılığıyla ödemekle yükümlüdürler.” hükmü ile 4857 sayılı İş Kanunu’na tabi işçilerin çalıştıkları işyerlerindeki işçi sayısının en az 10 olması halinde (aynı işverenin Türkiye’deki işyerlerindeki tüm işçi sayısı) işçilerin her türlü ücret istihkakının net tutarının 01.01.2009 tarihinden itibaren Bankalar kanalıyla ödenmesi zorunluluğu getirilmiştir.
Bu düzenleme ile kayıt dışılığın önlenmesi yanında ayrıca, cari kanuni asgari ücret seviyesinin altında ücret ödenmesi de engellenmektedir.
4857 sayılı Kanun’un 102. maddesinin (a) bendinde 5754 sayılı Kanun’un 85. maddesi ile yapılan değişiklikle,Ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki istihkakı banka kanalıyla ödemeyen, işveren, işveren vekili ve üçüncü kişiye bu durumda olan her işçi ve her ay için yüz TL idari para cezası verilir.” hükmü getirilmiştir. Belirtilen idari para cezası yeniden değerlendirme sonucu 2011 yılında, her işçi ve ay için 122 TL olmaktadır.
IV- HER ÜCRET AVANSI BANKAYA YATIRILIR MI VE HER AVANS İSTİHKAK MIDIR?
4857 sayılı Kanun’un 32. maddesine göre, ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki istihkakın banka kanalıyla ödeme zorunluluğu bulunmakta, istihkak (hakedilmiş ücret) niteliği kazanmamış ücretlerin banka kanalıyla ödenme zorunluluğu bulunmamaktadır.
Örneğin, sefere çıkan şoföre verilen harcırah, yol masrafı, ücret avansı adı altında verilen iş avansı, işveren tarafından, işçinin evlenmesi, ev veya araba alması sırasında, ilerideki aylardaki ücretlerden mahsup edilmek üzere verilen bu nevi avanslar, istihkak kavramı kapsamına girmemektedir. İstihkak niteliği taşımayan ücret avans ödemelerinin banka kanalıyla ödenmesi gerekmemektedir.
Ücret Avansı: İşçilerin ihtiyaçları ve talebi üzerine hak edilmiş ücretlerinden bir kısmının veya ileride hak edilecek ücretlerine karşılık ve mahsup edilmek üzere yapılan geçici ödemeye avans denilmektedir.
Ücret avansına ilişkin olarak 4857 sayılı Kanun’un 57. maddesinde, “yıllık izine çıkan işçiye izin dönemine ilişkin ücretini izine başlanılmasından önce peşin olarak ödemek veya avans olarak vermek zorundadır.” denilmekte, aynı Kanun’un 37. maddesinde de “ücret hesap pusulasında her türlü ücret eklentisinin ve kanuni kesintilerin ve avans mahsubu gibi kesintilerin gösterilmesinin gerektiği”belirtilmektedir.
BK md. 327’de, “İş sahibi işçinin zarureti dolayısıyla ihtiyacı bulunan ve tediyesi için zarar ve müzakayı mucip olmayan avansları yapılan iş nispetinde işçiye vermekle mükeleftir.” denilmektedir.
İşçilere ücret ödemesi 4857 sayılı Kanun’un 32/5-f maddesine göre, en geç ayda bir çalışıldıktan sonra ödenmesi nedeniyle, bu 30 günlük sürede işçinin ve ailesinin beliren acil ihtiyaçlarının karşılanması için ya da işçinin yeni işe başlama, görev yerine gidiş ve dönüş yol gideri, konaklama, yemek, gibi giderlerine karşılık iş avansı talep etmektedir. Avans ödemesi binde 6’lık damga resmi kesintisi yapıldıktan sonra(2) tediye makbuzu ile nakit olarak ödenerek muhasebeleştirilmektedir. Bu şekilde yapılan avans ödemesi, kayıt dışılık uygulamasına bir araç oluşturmamaktadır. Bu nedenle, avans ödemesinin banka kanalıyla ödenmemesinde kayıt dışılığı teşvik edici bir yön bulunmamaktadır. Avans ödemesi işverene bir avantaj sağlamazken, Avans ödemesi, emeği ile geçinen işçiye zamanında ve yerinde karşılandığı taktirde büyük yarar sağlamaktadır.
Bazı toplu iş sözleşmelerinde veya ferdi iş sözleşmelerinde, “Her ayın 15-20’sinde işçinin ücret istihkakının % 30-50’si oranında işçinin talebi halinde işverence avans ödemesi yapılır.” şeklinde hükümlere yer verilmektedir. Böyle bir yükümlülük gereği veya yükümlülük olmaksızın bu nevi avans ödemesi, kazanılmış (doğmuş) ücretin bir kısmının ileride mahsup edilmek üzere ödeme gününden önce ödenmesi işlemidir. Bu nitelikteki avans ödemesi, ücret istihkakının bir bölümünü oluşturduğundan, avans ödemesinin banka kanalıyla yapılması gerekmektedir. Banka kanalıyla avans ödenmesi halinde, işçi talep ettiği ve ihtiyacı olan avansı çekebilmesi 2-3 gün içerisinde mümkün olmaktadır. Bazen, asgari ücretle kıt kanaat geçinebilme hünerini gösteren işçinin evine gidecek yol parası, evine götüreceği yiyecek parası ya da hasta olan çocuğunu veya eşine doktora götürecek muayene ve ilaç parası olmaması nedeniyle acil avansa ihtiyacı olmaktadır. Bu gibi durumlarda İş Kanunu’nun işçiyi koruyucu ve kollayıcı amacı, işçinin yararı, 32. maddenin düzenlenme esprisi dikkate alınmadan avans ödemesinin banka kanalıyla yapılmasını istemek, sanırım sağlıklı bir yaklaşım olmayacaktır. Bu nedenle ilgili yönetmelikte bu yönde bir düzenleme değişikliğine gitmek isabetli olacaktır.
V- SONUÇ
İşçilere ücret ödenmesindeki kayıt dışılığın önlenmesi bakımından, 4857 sayılı Kanun’un 32. maddesinde yapılanan değişiklikle, işçilere ödenen ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her türlü istihkakın 01.01.2009 tarihinden itibaren banka kanalıyla ödenmesi zorunluluğu getirilmiş, bu uygulama ile işçilerin istihdamındaki kayıtdışılığın önlemesindeki etkisi yanında, asgari ücretin altında ücret ödenmesini önlemede önemli bir araç oluşturmuştur.
Ücret ödemesiyle ilgili İş Kanunu’nun 32. maddesinde, ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her türlüistihkakın banka kanalıyla ödenmesi öngörüldüğünden, istihkak niteli taşımayan avansların ya da istihkak niteliği taşımasına rağmen, acil avans talebinin bürokratik engellemelere tabi tutulmaksızın İş Kanunu’nun temel ilkelerinden olan işçi yarı dikkate alınarak, avansların resmi avans ödeme belgeleri ile gerekli binde 6’lık damga resmi kesildikten sonra ödenmesi hali, herhalde kayıtdışılık oluşturmayacaktır.

Mehmet KARADURMUŞ*
Yaklaşım
* Baş İş Müfettişi
(1) 18.11.2008 tarih ve 27058 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
(2) 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun 19. maddesine göre, avans ödemelerinden binde 6 nispetinde damga vergisi kesilmesi gerekmektedir.