30 Kasım 2012 Cuma

Yıllara sari inşaat işinde geçici kabulden sonra ödenen istihkak bedellerinden tevkifat yapılıp yapılmayacağı



T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
Konya Vergi Dairesi Başkanlığı
(Mükellef Hizmetleri Gelir Grup Müdürlüğü)
(Gelir ve Kurumlar Vergisi Müdürlüğü)

İB.4.42.16.01
           GVK-2/40
KONU: Yıllara sari inşaat işinde geçici kabulden sonra                                                                    07.01.2008
ödenen istihkak bedellerinden tevkifat yapılıp yapılmayacağı


                                                       .................................... MÜDÜRLÜĞÜNE



İLGİ: 27.12.2007 tarih ve 29461 sayılı yazınız.

            
ilgide kayıtlı yazınızda; Bölge Müdürlüğünüz tarafından 2006 yılında ihalesi, 2007 yılında geçici kabulü yapılan yıllara sari yapım işinden dolayı, geçici kabulden sonra yapacağınız hak ediş ödemelerinden gelir vergisi tevkifatı yapılıp yapılmayacağı hususunda bilgi istemektesiniz.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 'Birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işleri' başlıklı 42. maddesinde: "(2361 sayılı Kanunun 30'uncu maddesiyle değişen şekli) (1.1.2004 tarihinden geçerli olmak üzere) Birden fazla takvim yılına sirayet eden (5035 sayılı Kanunun 48/4-a maddesiyle değişen ibare) (1.1.2004 tarihinden geçerli olmak üzere) inşaat (dekapaj işleri de inşaat işi sayılır.) ve onarma işlerinde kar veya zarar işin bittiği yıl kati olarak tespit edilir ve tamamı o yılın geliri sayılarak mezkur yıl beyannamesinde gösterilir. .. " hükmü ile 'İnşaat ve onarma işlerinde işin bitimi' başlıklı 44. maddesinde; "( 2361 sayılı Kanunun 31' inci maddesiyle değişen şekli) (1.1.1981 tarihinden geçerli olmak üzere) İnşaat ve onarma işlerinde geçici ve kesin kabul usulüne tabi olan hallerde (5035 sayılı Kanunun 48/4-b maddesiyle değişen ibare) (1.1.2004 tarihinden geçerli olmak üzere) geçici kabulün yapıldığını gösteren tutanağın idarece onaylandığı tarih, diğer hallerde işin fiilen tamamlandığı veya fiilen bırakıldığı tarih bitim tarihi olarak kabul edilir.
Bitim tarihinden sonra bu işlerle ilgili olarak yapılan giderler ve her ne nam ile olursa olsun elde edilen hasılat, bu giderlerin yapıldığı veya hasılatın elde edildiği yılın kar veya zararının tespitinde dikkate alınır." hükmü yer almaktadır.
Yine aynı Kanunun 'Vergi Tevkifatı' başlıklı 94. maddesinde; "(3946 sayılı Kanunun 22' inci maddesi ve 93/5148 sayılı Kararla değişen şekli)(1.1.1994 tarihinden geçerli olmak üzere) Kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları. dernekler. vakıflar, demek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçiler aşağıdaki bentlerde sayılan ödemeleri ( avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecburdurlar.
.....
              3.(2006/11449 sayılı Kararın l' inci maddesiyle değişen bent) (1.1.2007 tarihinden geçerli olmak üzere) 42' nci madde kapsamına giren işler dolayısıyla bu işleri yapanlara ödenen istihkak bedellerinden %3,
... vergi tevkifatı yapılır. .. " hükmüne yer verilmiştir.                    
Diğer taraftan; 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 'Vergi Kesintisi' başlıklı 15. maddesinde de kimlerin hangi ödemeler üzerinden tevkif at yapacakları hüküm altına alınmış olup,aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde ise; Gelir-Vergisi Kanununda belirtilen esaslara göre birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işleri ile uğraşan kurumlara bu işleri ile ilgili olarak yapılan hakediş ödemelerinden (2006/11447 sayılı B.K.K. ile %3. Yürürlük; 01.01.2007) tevkifat yapılacağı hükme bağlanmıştır.
           Konu ile ilgili açıklamaların yer aldığı 03.04.2007 tarih ve 26482 sayılı - Resmi. Gazete' de yayımlanan iSeri No'lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin' 15.3.1. Birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işlerine ilişkin olarak yapılan hakediş ödemeleri' başlıklı bölümünde; " Kurumlar Vergisi Kanununun 15' inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işleri ile uğraşan kurumlara, bu işleri ile ilgili olarak yapılan hakediş ödemelerinden vergi kesintisi yapılacaktır.
Birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işlerinin tanımı konusunda Gelir Vergisi Kanununun ilgili hükümleri uygulanacaktır.
Birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işlerine ilişkin olarak 111/2007 tarihinden itibaren yapılan hakediş ödemeleri üzerinden, 2006/1 1447 sayılı Bakanlar Kumlu Kararı uyarınca %3 oranında vergi kesintisi yapılması gerekmektedir." açıklamalarına yer verilmiştir.
Bu hüküm ve açıklamalara göre; geçici ve kesin kabul usulüne tabi olan ve birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işinde, geçici kabulün yapıldığını gösteren tutanağın idarece onaylandığı tarih, işin bitimi tarihi olarak kabul edilecek olup, bu tarihe kadar ödenen istihkak bedelleri üzerinden Gelir Vergisi Kanununun 94/3 veya Kurumlar Vergisi Kanununun 15/1-a maddeleri hükümlerine göre tevkifat yapılacaktır.
Ancak, geçici kabul tutanağının idarece onaylandığı tarihten sonra. kesin (kati) kabul tarihine kadar yapılan işlerle ilgili ödenecek istihkak bedelleri, ilgili yılın hasılatı olarak beyan edileceğinden, sözkonusu ödemelerden tevkifat yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
Bilgilerinize rica ederim.

23 Kasım 2012 Cuma

TMS/TFRS Durağında İnecekler / Devam Edecekler


Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu, Türkiye Muhasebe Standartlarını uygulama kapsamına ilişkin olarak 14/11/2012 tarihli toplantısında aldığı kararı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Bu karar ile başta muhasebe meslek mensuplarına ve şirket yöneticilerine 01.07.2012 tarihinden beri beklenilen mesajını iletmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (yeni) Madde/88 ve Geçici Madde/6-1 hükümleri uyarınca, bilanço usulünde defter tutan işletmeler, 01.01.2013 tarihinden itibaren bireysel ve konsolide finansal tablolarını ve dipnotlarını düzenlerken, finansal tablolardan yararlanacak olan hedef kitle olarak yatırımcıların ve finansman sağlayıcıların (borç ve kredi verenlerin) daha fazla bilgi edinmeleri için Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu tarafından yayımlanan, TÜRKİYE MUHASEBE STANDARTLARINA, KAVRAMSAL ÇERÇEVEDE YER ALAN MUHASEBE İLKELERİNE VE BUNLARIN AYRILMAZ PARÇASI OLAN YORUMLARA UYMAK VE BUNLARI UYGULAMAK ZORUNDADIR.
Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu tarafından belirlenen şirketler, 01/01/2013 taihinden itibaren, münferit ve konsolide finansal tablolarını TÜRKİYE RAPORLAMA STANDARTLARINA (TFRS) UYGUN OLARAK RAPORLAYACAKLARDIR. İŞLETMELER TARAFINDAN HAZILANAN TEMEL FİNANSAL TABLOLAR; 1- BİLANÇO, 2- GELİR TABLOSU, 3- NAKİT AKIŞ TABLOSU, 4- ÖZKAYNAK DEĞİŞİM TABLOSU, 5- DİPNOTLAR şeklinde hazırlanacaktır.  
01.01.2013 tarihinden itibaren Vergi Usul Kanunu, Muhasebe Sistemi Genel Tebliği ve Tek Düzen Hesap Planına uygunolarak üretilen finansal tabloların; Türkiye Muhasebe Standartları (TMS), Türkiye Finansal Raporlama Standartları (TFRS) hükümlerine uygun olarak hazırlanıp kamuoyuna sunulacaktır. Muhasebe Standartlarındaki en önemli unsur finansal tablolarda yer alan kalemlerin “Gerçeğe Uygun Değer” ile raporlanmasıdır. Başka anlatımla Türkiye MuhasebeStandartlarındaki düzenlemeler ile Vergi Usul Kanunu düzenlemeleri önemli ölçüde farklılıklar yer almaktadır.
Ayrıca 01.01.2013 tarihi itibariyle 2011 ve 2012 hesap dönemlerine ait finansal tabloların TMS/TFRS ilk geçiş uygulaması yapılacaktır. İlk geçiş uygulaması ve 2013 yılında TMS/TFRS uygulaması sonucu ara dönemlerde ve yılsonunda hazırlanan temel finansal tablolarda yer alan kar/zarar tutarı ile Vergi Usul Kanunu’na göre tutulan defterlerden üretilen temel finansal tablolarda ki kar/zarar tutarları farklı olabilecektir.
Söz konusu standartların hatasız uygulanmasından, en başta 3568 sayılı yasaya göre yetki almış Serbest Muhasebeci/Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler ile işletmelerde ki finans/bütçe yöneticileri uygulanacak yeni sistemiöğrenmeleri/anlamaları zorunludur. Standartların 2-3 günlük eğitim çalışmaları ile öğrenilmesi/öğretilmesi, beklenmemelidir. Her standardın uygulamaları ile mevcut sistem, birlikte ve ayrı ayrı ele alınarak özümsenmesi için uzunsüreli eğitimler yapılması zorunludur. Söz konusu eğitimlere katılanların/katılacakların, her yeni eğitim çalışmasında önceki eğitimi tamamlayan nitelikte, bir seri eğitim planlanması ve eğitim çalışmalarını aksatmadan takip edilmesi önemle önerilir. Bu önerimi kabul etmeyenler veya geç fark edenler TMS/TFRS durağında inmek zorunda kalabilirler.

Kaynak: www.MuhasebeTR.com 

Mehmet YOLCU
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir

Kuruluşu Bakanlık İznine Tabi Şirketler


Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, 15 Kasım 2012 tarih ve 28468 sayılı Resmi Gazete’de; “Anonim ve Limited Şirketlerin Sermayelerini Yeni Asgari Tutarlara Yükseltmelerine ve Kuruluşu ve Esas Sözleşme Değişikliği İzne Tabi Anonim Şirketlerin Belirlenmesine İlişkin Tebliğ” yayımladı.
Söz konusu Tebliğde;
1-Kuruluşu ve esas sözleşme değişikliği işlemleri Bakanlık iznine tabi anonim şirketleri belirlemek ve bu şirketlerde izin alınmasına,
2-Anonim ve limited şirketlerin sermayelerinin yeni asgari tutarlara yükseltilmesine,
ilişkin usul ve esasları düzenlendiği görülmektedir.
Bugün bunlardan ilkini sizlerle paylaşıp, ikinci maddede yer alan; “Sermayenin asgari tutarlara yükseltilmesi” konusunu yarın sizlerle paylaşacağız.
Kuruluşu ve esas sözleşme değişikliği işlemleri Bakanlık iznine tabi olan şirketler
(1) Bankalar, finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri, tüketici finansmanı ve kart hizmetleri şirketleri, varlık yönetim şirketleri, sigorta şirketleri, anonim şirket şeklinde kurulan holdingler, döviz büfesi işleten şirketler, umumi mağazacılıkla uğraşan şirketler, tarım ürünleri lisanslı depoculuk şirketleri, ürün ihtisas borsası şirketleri, bağımsız denetim şirketleri, gözetim şirketleri, teknoloji geliştirme bölgesi yönetici şirketleri, 28/7/1981 tarihli ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa tabi şirketler ile serbest bölge kurucusu ve işleticisi şirketlerin kuruluşları ve esas sözleşme değişiklikleri Bakanlığın iznine tabidir. Ancak, kayıtlı sermaye sistemine kabul edilen Sermaye Piyasası Kanununa tabi halka açık anonim şirketlerin kayıtlı sermaye tavanı içinde yapacakları sermaye artışlarında Bakanlık izni aranmaz. (Md.5)
Bakanlık izni alınması 
(1) 5 inci maddenin birinci fıkrasında sayılan şirketlerin kurulabilmesi için aşağıda belirtilen belgelerle başvurularak Genel Müdürlükten izin alınması zorunludur:
a) Kurucuların imzaları noter tarafından onaylanmış esas sözleşme,
b) Kuruluşu, diğer resmi kurumların uygun görüşünü veya iznini gerektiren şirketler için uygun görüş veya izin yazısı.
(2) 5 inci maddenin birinci fıkrasında sayılan şirketlerin, esas sözleşme değişikliklerinin genel kurulda görüşülebilmesi için aşağıda belirtilen belgelerle başvurularak Genel Müdürlükten izin alınması zorunludur:
a) Esas sözleşme değişikliğine ilişkin yönetim kurulu kararının noter onaylı örneği,
b) Esas sözleşmenin değişen maddesinin/maddelerinin yeni metni,
c) Esas sözleşme değişikliği diğer resmi kurumların uygun görüşünü veya iznini gerektiren şirketler için uygun görüş veya izin yazısı,
ç) Sermaye artırımına ilişkin esas sözleşme değişikliğinde;
1) Sermayenin tamamının ödendiğine, karşılıksız kalıp kalmadığına ve şirket özvarlığının tespitine ilişkin yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir raporu,
2) Sermaye artırımının iç kaynaklardan yapılması halinde, iç kaynaklardan karşılanan tutarın şirket bünyesinde gerçekten var olduğuna ilişkin yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir raporu, denetime tabi şirketlerde ise denetçinin bu tespitlere ilişkin raporu,
3) Konulan ayni sermaye ile sermaye artırımı sırasında devralınacak işletmeler ve ayınların değerinin tespitine ilişkin mahkemece atanan bilirkişi tarafından hazırlanmış değerleme raporları,
4) Konulan ayni sermaye üzerinde herhangi bir sınırlamanın olmadığına dair ilgili sicilden alınacak yazı,
5) Ayni sermaye olarak konulan taşınmazın, fikri mülkiyet haklarının ve diğer değerlerin kayıtlı bulundukları sicillere şerh verildiğini gösteren belge.
d) Sermayenin azaltılmasına ilişkin esas sözleşme değişikliğinde; sermayenin azaltılmasına rağmen şirket alacaklılarının haklarını tamamen karşılayacak miktarda aktifin şirkette mevcut olduğunun belirlenmesine ilişkin yeminli mali müşavir raporu, denetime tabi şirketlerde ise denetçinin bu tespitlere ilişkin raporu.
(3) Bakanlık izninin, şirketin kuruluşunda ticaret sicili müdürlüğüne tescil başvurusundan önce, esas sözleşme değişikliklerinde ise genel kurul tarihinden önce alınması gerekir. Bakanlık izni alınmadan kuruluş ve esas sözleşme değişikliği işlemleri ticaret sicili müdürlüğüne tescil edilemez. (Md.6)

Engin MalaySerbest Muhasebeci Mali Müşavir
Kaynak Muhasebe TR

21 Kasım 2012 Çarşamba

Yeni TTK’da Ltd. Şti.’lerin Tür Değiştirerek A.Ş.’ye Dönüştürülmesi


Yeni TTK hükümlerine göre, tür değiştirme  yasanın 180 ila 190. maddelerinde  hüküm altına alınmıştır.   Buna göre, bir şirket hukuki şeklini değiştirerek yeni tür değişimi eskisinin devamı olmaktadır.  Tür değiştirmede yeni türün kuruluşuna ilişkin  yasal hükümler uygulanır.[1] Tür değiştirmede şirketin bilanço  günü  yani 31 Aralık günü düzenlediği  bilanço değerleri esas alınır.   Özel  hesap dönemi var ise,  hesap döneminin son günü bilanço günü sayılmaktadır.

Diğer yandan, bilanço günü ile tür değiştirme raporunun  düzenlediği tarih arasında  6 aydan fazla zaman  geçmiş ise, veya son bilançonun düzenlediği tarihten itibaren şirketin mal varlığında önemli değişiklikler meydana gelmişse ara bilanço düzenlenir.
[2]   

Ara bilançoda  fiziksel envanter  düzenlenmesi  zorunlu değildir.  Ancak tür değiştirmenin  hukuken sonuçlandığı tarihte fiili envanterin yapılması  vergi kanunları  bakımından zorunludur.

Ara bilanço  düzenlenmesine ilişkin ilkeler aynen yıllık  bilançoya ilişkin hüküm ve ilkelere göre düzenlenmelidir.

Yönetim organı  tarafından  bir  tür değiştirme planı  hazırlanmalıdır.

Tür değiştirme planı  yazılı olarak yapılır ve genel kurulun onayına tabi tutulur.

Tür değiştirme planı; şirketin tür  değiştirmeden  önceki  ve sonraki ticaret unvanını, merkezini ve yeni türe ilişkin ibareyi, yeni türün şirket sözleşmesini ve ortakların tür değiştirmeden sonra sahip olacakları  payların sayısını, cinsini ve tutarını veya tür değiştirmeden sonra  ortakların paylarına ilişkin açıklamaları içermektedir.

Yönetim organı  tür değiştirme planının dışında ayrıca tür değiştirme hakkında yazılı bir rapor hazırlamaktadır.
Bu  hazırlanan raporda; tür değiştirmenin amacı ve sonuçları, yeni türe  ilişkin kuruluş hükümlerinin yerine getirilmiş bulunduğu, yeni şirket sözleşmesi,  tür değiştirmeden sonra ortakların sahip olacakları  paylara dair değişim oranı, varsa ortaklar ile ilgili olarak tür değiştirmeden kaynaklanan ek ödeme ile diğer kişisel edim yükümlülükleri ve kişisel sorumluluklar, ortaklar için yeni tür dolayısıyla doğan  yükümlülükler, hukuki ve ekonomik yönden açıklanır ve gerekçeleri gösterilmelidir.[3] 

Yönetim organı  tarafından hazırlanan tür değiştirme  planı  genel kurul  onayına sunulur.

Yönetim organı  tür değiştirmeyi ve yeni şirketin sözleşmesini tescil ettirir.  Tür değiştirme tescil ile hukuki geçerlilik  kazanır.

Tür değiştirmeye ilişkin genel  kurul kararı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan  olunur.

Limited şirketin tür değiştirmek  yoluyla yeni TTK hükümlerine göre  anonim şirkete dönüştürülmesinde izlenecek yollar aşama aşama aşağıda olduğu gibidir: 

1)     Limited şirket müdür/müdürler kurulu (Yönetim organı) tür değiştirme kararı alınması

2)     Bilanço/ara bilançonun düzenlenmesi

3)     Yeni kurulacak AŞ’ye  ait ana sözleşmenin düzenlenmesi

4)     Müdür/müdürler kurulu tarafından tür değiştirme planı düzenlenmesi

5)     Müdür/müdürler kurulu tarafından tür değiştirme raporunun  düzenlenmesi

6)     Tür değiştirme işlemlerinin ortakların incelemesine açılması

7)     Tür değiştirme palının genel kurulun onayına sunulması (genel kurulun toplanması ve karar alması, karar: ortakların  dörtte üçünün kararıyla alınır)

8)     Genel kurul kararının ticaret  sicilinde tescil ve ilanı gerekecektir.



[1] Bkz. TTK md. 180 ila 190.
[2] TTK md. 185/1.
[3] Limited şirketlerde tür değiştirmede genel  kurul nisapları sermayenin en az dörtte üçüne sahip bulunmaları koşuluyla, ortakların dörtte üçünün onayıyla karar alınır. Bkz. TTK md.  189/1-c.

Dr. Mustafa ALPASLAN

Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
m.alpaslan@windowslive.com


Kaynak: www.MuhasebeTR.com 

17 Kasım 2012 Cumartesi

Borç İlişkilerinde Taraf Değişiklikleri: Alacağın Devri


I-GİRİŞ
818 sayılı Borçlar Kanununda olduğu gibi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu da1 iki kısımdan oluşmuş olup, alacağın devri (temliki) konusu 818 sayılı Borçlar Kanununun 162-172. maddeleri arasında 6098 sayılı yeni yasada beşinci bölüm başlığı altında 183 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. 818 sayılı Borçlar Kanununun dili, 6098 sayılı yeni yasadasadeleştirilmiş, günümüzde geçerli olan dile oranla eskimiş olan ifadeleri, kolay anlaşılabilir bir ifadeye dönüştürülmüştür. Öyle ki yeni yasada alacağın temliki başlığı alacağın devri şeklinde düzenlenmiştir. Ancak, özel hukukta da oldukça fazla uygulama alanına sahip alacağın temliki kavramı kullanılmaya devam ettiği için yazımızda alacağın devri ya da alacağın temliki kavramı birlikte kullanılacak olup, yeni Türk Borçlar Kanununun 183. maddesinden itibaren düzenleme alanı bulan alacağın devri (temlik) konusu anlatılacaktır.
II-YASAL MEVZUAT
A-TANIM, ŞEKLİ VE HUKUKİ NİTELİĞİ
Alacağın devri (temliki), borç ilişkisinden doğan belli bir talep hakkının devrine yönelik olarak, alacaklı ile onu devralan üçüncü kişi arasında, borçlunun rızasını (onamını) aramaksızın yapılan ve sadece kazandırıcı bir tasarruf işlemi niteliğini taşıyan şekle bağlı bir sözleşmedir. Alacağın temliki, devir eden alacaklı ile devir alan (temellük eden) kişi arasında yapılan bir sözleşme niteliğindedir. Bu nedenle, temlik edenin açık yada örtülü rızası olmadan yapılamaz. Hukuki niteliği açısından alacağın temliki, temlik eden alacaklı ile temellük eden şahıs arasında yapılan bir akde dayanılarak meydana gelen kazandırıcı bir tasarruf işlemidir. Temlik işlemi, belirli alacağı, temlik edenin malvarlığından çıkarıp, temellük edenin malvarlığına geçirir. Alacaklının tek taraflı bir hukuki muamelesi değil, temlik alanla yaptığı bir akittir.
Alacağın devri ile birlikte, alacaklı değişir, alacak hakkı devralana (3. kişiye) geçer. Devralan daha önce temlik edene ait olan alacak hakkını kesin olarak iktisap eder; bunun üzerinde “tasarruf etme” yetkisi kazanır. Temlik eden alacaklının da bu aşamadan sonra artık tasarruf hak ve yetkisi bulunmadığından (kalmadığından) bu alacağa dayalı olarak herhangi bir hukuki işlem yapması mümkün değildir. Bu durumda temlik işlemi ile temlik eden, borç ilişkisinden çıkar ve onun yerine alacaklı sıfatıyla alacağı devralan 3. kişi geçer. Alacakla ilgili her türlü (dava açma, takip yapma, temlik etme gibi) hukuki işlemler bu 3. kişi tarafından yapılır.2 Alacağı temlik eden borcun ifasını isteyemez, bu hak yeni alacaklınındır. Borçlu, devir yasağı içermeyen yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı devralmış olan üçüncü kişiye karşı, alacağın devredilemeyeceğinin kararlaştırılmış bulunduğu savunmasını ileri süremez.
Alacağın temlikinde, borcu doğuran ilişkinin kendisi değil, bu ilişkiden doğmuş alacakların tümünün ya da bir bölümünün temliki söz konusudur. Bu nedenle, alacağın temlikinden sonra da, devreden alacaklı, borç ilişkisinden doğan yükümlülükleri ile bağlıdır.
Örneğin, bir satış sözleşmesinde, alacağını devreden satıcının malı teslim yükümlülüğü devam eder.3
Alacağın devrinin geçerliliği, alacaklının isteği ve yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır. Alacağın devri, hak devreden tasarrufi bir sözleşme olduğundan yapılan akdin yazılı olması esastır. Amaç ise, temlik edenin alacaklarının korunmasıdır. Sözleşmenin yapılması ile birlikte, alacak, devredenin malvarlığından devralanın malvarlığına geçer. Yazılı temlik sözleşmesinde sadece alacağı temlik eden tarafın imzasının bulunması yeterlidir. Devralanın kabul beyanının yazılı şekilde açıklanması gerekmez. Kabul beyanı zımni (örtülü) de olabilir.4 Alacağın devri sözü verme ise, şekle bağlı değildir.
B-ALACAĞIN TEMLİKİNİN ÇEŞİTLERİ
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununa göre alacağın temlikinin iki çeşidi vardır:
1-İradi (Rızai) Devir (Temlik): Söz konusu Kanunun 183. maddesine göre kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklının, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilmesine alacağın devri (temliki) denilmektedir. Bu türdeki bir devir iradi (rızai) devirdir. Bütün alacaklar, ister sözleşmeden, ister haksız fiilden veya sebepsiz zenginleşmeden doğmuş olsunlar (yasa veya sözleşme hükümlerine veya işin niteliğine göre yasaklanmış olmadıkça) başkasına devredilebilir. Yeteri ölçüde belirlenmiş veya belirlenebilir olmak şartıyla daha sonra meydana gelecek (müstakbel) alacaklar (örneğin ilerdeki kira alacakları) ve şarta bağlı alacaklar da temlik edilebilir. Bölünebilen hallerde, alacağın bir kısmını temlik etmek de mümkündür. Buna karşılık konu veya zaman bakımından bir sınırlama yapmaksızın doğacak bütün alacakların temlikini öngören sözleşmeler, şahsiyet haklarına, ahlaka aykırıdır, ekonomik özgürlüklerin aşırı derecede sınırlaması niteliğindedir ve bu nedenle geçersizdir.5
Alacaklı konumda olan şahıs ya da firma, ticari, ekonomik ve hukuksal nedenler ile alacaklarını üçüncü kişilere devredebilirler. Örneğin, B A.Ş.’nin vergi borcundan dolayı hak ve alacağına haciz konulması istenilmiş ancak, hak ve alacaklarının haciz bildirisinden önce C A.Ş.’ne temlik edildiği durumu düşünelim. (B A.Ş. ile C A.Ş. arasında yapılmış yazılı temlik sözleşmesi mevcuttur.) Temlik işlemi ile belirli bir alacak temlik edenin malvarlığından çıkarılıp, temlik alanın malvarlığına geçirilir. Bu durum alacaklının tek taraflı bir hukuki işlemi değil, temlik alanla yaptığı akittir. Ancak yapılan akdin yazılı olması esastır. Bunun amacı da temlik edenin alacaklarının korunmasıdır. Açıklanan nedenlerle yasaya uygun (yazılı yapılmış ve kanun ile yasaklanmamış, işin niteli gereği de caiz olan) bir temlik sözleşmesi mevcut ise, bu sözleşmeyle alacağın temliki ile birlikte alacak (ve o alacağa bağlı fer’i haklarda) temlik edilene geçeceğinden bu tarihten (alacağın temlik edilmesinden) sonra temlik edilen alacağın, temlik eden kimsenin alacaklıları (vergi dairesi) tarafından haczedilmesi mümkün olamayacaktır. Temlik eden kimsenin alacaklılarının, bu kimsenin üçüncü şahıslardaki alacakları üzerine temlik tarihinden sonra konulan hacizleri, temlik edilen alacak miktarının üzerindeki (ve varsa temlik edilen alacak dışındaki) alacakları için geçerli olabilir.
Konuya ilişkin olarak, Antalya Vergi Dairesi Başkanlığı’nın temlik alacağının sıra cetvelindeki yeri hakkındaki ../../2009 tarih ve B.07.1.GİB.4.07.17.03/TAH.ÖZG:09-08/… sayılı muktezası;6 “… Müdürlüğü’nün … numaralı mükellefi …Tic. Ltd. Şti.’nin Belediyenizden 215.366,96.-TL istihkak alacağı bulunduğu,
-Şirketin bu alacağını Antalya … Noterliği’nin … yevmiye numaralı temliknamesi ile 08.04.2009 tarihinde adı geçen vergi dairesinin … numaralı mükellefi … Ticaret A.Ş’nin borcu nedeniyle … Ticari Şubesine 08.04.2009 tarihinde temlik ettiği ve temlik evrakının 10.04.2009 tarihinde tarafınıza tebliğ edildiği,
-Şirketin alacağı üzerine, … A.Ş.’nin 36.754,29 TL alacağı nedeniyle Antalya … İcra Dairesince 15.05.2009 tarihinde, … A.Ş.’nin 41.688,16 TL ve 43.250,28 TL alacağı nedeniyle Antalya … İcra Dairesince 22.05.2009 tarihinde, … Hizmetleri Müdürlüğünce, … Ltd. Şti.’nin 49.969,85 TL alacağı nedeniyle Antalya … İcra Müdürlüğünce 10.08.2009 tarihinde haciz konulduğu,
-Şirketin 328.268,00 TL vergi borcu nedeniyle … Vergi Dairesi Müdürlüğünce düzenlenen 28.05.2009 tarihli ve … sıra numaralı haciz bildirisinin 02.06.2009 tarihinde tarafınıza tebliğ edildiği, belirtilerek kurumunuzca yapılacak 215.366,96.-TL tutarındaki istihkak ödemesinde öncelik sırasının kimde olacağı hususunda …”
“ … üçüncü kişiler ve kamu alacağı için haczedilen mallar üzerine, haciz tarihlerinden önce ve birinci sırada olmak kaydıyla rehin gibi temlik işlemi de tesis edilmiş olması durumunda, bu malların satış bedelinden öncelikle temlik alacaklısının alacağının ödenmesi, temlik alacağından sonra bir tutar kalması ve kalan bu tutarın da amme alacağı ile birlikte diğer haciz alacaklarını karşılamaması durumunda, kalan tutarın amme alacağı ile temlik alacaklısından sonra gelen ilk üçüncü kişi haczi arasında garameten paylaştırılması gerekmektedir. Zira, Kanun ve sözleşme ile veya işin mahiyeti icabı yasaklanmadıkça borçlunun rızası aranmaksızın alacaklı, alacağını üçüncü şahsa temlik edebilir. Temlik işleminin geçerli olması için yazılı şekilde yapılması yeterlidir. Temlik, kazandırıcı nitelikte bir tasarruf işlemi olarak alacağın bütün yan ve öncelik hakları birlikte, temlik sözleşmesinin tamamlandığı andan itibaren yeni alacakların mal varlığına girmesi sonucunu doğurur. Diğer bir ifadeyle; eski alacaklıya verilmiş olan rehin ve kefalet, eski alacağa bağlı akdi veya kanuni faizler, alacak dolayısıyla doğan hapis hakkı ve alacağa bağlı yenilik doğuran haklar ve benzerleri, hep yeni alacaklıya geçer. Bu sebeple geçerli bir temlik işleminden sonra temlik edenin alacaklıları artık bu alacağa dokunamazlar, aksine devir alanın alacaklıları, onu haczettirme imkanına kavuşurlar. Bu bağlamda, sıralamada temlik konusu alacağa hacizlerden önce olması koşuluyla öncelik verilmesi gerekir. Diğer taraftan, Türk Borçlar Kanununda temliğin yazılı şekilde yapılması yeterli görülmekle birlikte, Merkezi Yönetim Harcama Belgeleri Yönetmeliğinin 8. maddesinin (g) bendinde, “Herhangi bir alacağı temellük eden kişilere yapılacak ödemelerde noterce onaylanmış alacak temliknamesi” aranacağı düzenlenmiştir…” şeklindedir.
Konuya ilişkin olarak, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın indirimli orana tabi işlemlerden doğan KDV iade alacağının 3. kişilere temlik edilip edilemeyeceği hakkındaki 23.09.2010 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV.29-374 sayılı muktezası;7 “… Nisan 2009 döneminde KDVK’nun 29/2. maddesi kapsamında YMM Raporu ile aylık mahsuben iade işlemlerine esas olmak üzere kesinleşen iade hakkının üçüncü şahıslara temlik edilip edilemeyeceği sorulmaktadır. KDVK’nun 29/2. maddesi uyarınca, indirimli orana tabi işlemleri bulunan mükelleflerin bu işlemler nedeniyle yüklendikleri ve indirim yoluyla telafi edemedikleri verginin iadesine ilişkin usul ve esaslar 74, 76, 85, 99, 101, 105 ve 106 seri no.lu KDV Genel Tebliğlerinde yapılmıştır. Aynı Kanun kapsamında ortaya çıkan katma değer vergisi iade alacaklarına ilişkin 84 seri no.lu KDV Genel Tebliğinin 107 seri no.lu Tebliğ ile değişik (I/1.1) bölümünde, katma değer vergisi iade alacağının hak sahibi mükellefin kendisinin, adi, kollektif ve komandit şirketlerde ortaklık payı ile orantılı olmak üzere ortakların (komandit şirketlerde sadece komandite ortakların) taleplerinin miktarına bakılmaksızın inceleme raporu ve teminat aranılmadan yerine getirileceği belirtilmiştir. Öte yandan, 84 seri no.lu Tebliğin "I/1.1.4 Mahsup Sonrası Alacağın Nakden İadesi" başlıklı bölümünde, iade hakkı sahibi mükelleflerin iade alacağının mahsubundan sonra kalan kısmının kendilerine, ortaklarına, mal ya da hizmet satın aldıkları kişilere veya üçüncü kişilere nakden iadesini talep edebilecekleri, nakden iade işlemlerinde ise aynı bölümün (1.2), (1.3) ve (2) numaralı bölümlerindeki açıklamaların geçerli olacağı belirtilmiştir. Ayrıca bölümün sonunda "Mahsup sonrası alacağın, üçüncü kişilere nakden iadesinin talep edilmesi halinde, alacağın temlikine ilişkin bu talebin yazılı şekilde yapılması ve yazıda alacağın açık bir şekilde kime temlik edileceğinin bildirilmesi gerekmektedir." denilmektedir. Bu çerçevede, KDV iade alacaklarına ilişkin temlik talepleri, mükelleflerin nakden iade edilebilir aşamaya gelmiş iade alacakları üzerinde hüküm ifade etmektedir. Dolayısıyla, Firmanızın Nisan 2009 vergilendirme döneminde indirimli orana tabi işlemlerden doğan mahsuben iade alacağını üçüncü kişilere temlik etmesi mümkün değildir. Diğer taraftan yılı içinde mahsuba konu olmayan iade alacağı, izleyen yıl nakden iade edilebilir aşamaya gelmekte ve kendi borcunuz olmaması kaydıyla 84 seri no.lu KDV Genel Tebliğinin I/1.1.4 bölümü çerçevesinde nakden veya üçüncü kişilerin vergi ve SSK borçlarına mahsubu amacıyla temliki mümkün bulunmaktadır” şeklindedir.
2-Yasal veya Yargısal (Kazai) Devir (Temlik): İradi devir dışındaki yasal veya yargısal devir ise, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 185. maddesinde; “alacağın devri kanun veya mahkeme kararı gereğince gerçekleşmişse, bu devir özel bir şekle ve önceki alacaklının rızasını açıklamasına gerek olmaksızın, üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir” hükmünü içermektedir. Buna göre, iradi devirden farklı olarak yasal veya yargısal devirde kanun veya mahkeme kararı bulunması şartıyla önceki alacaklının rızasını açıklamasına gerek olmaksızın hüküm ifade edeceği anlatılmaktadır. Örneğin, murise ait alacakların mirasçılara geçmesi yasal bir temlik sayılır. Burada alacaklar, isteğe bağlı temlikteki gibi bir hukuki işlemle olmayıp kendiliğinden devredilmektedir. Yargısal temlikte ise; mirasçılar, mirasın taksiminde anlaşamadıkları için mahkemeye başvurmaları halinde hakim hisseleri saptayarak mirasçılara tahsis eder.
C-DEVRİN (TEMLİKİN) HÜKÜMLERİ
Alacak temlik edilmişse, borçlunun onamı alınmamış olsa dahi, alacaklı değişmiştir, borçlu borcundan kurtulmak için edimi yeni alacaklıya ifa ile yükümlüdür. Ancak alacaklının değişmesinin borçlunun hukuki durumunu ağırlaştırmaması için yasa koyucu yeni Borçlar Kanununun md. 186-187’de borçlu yararına bir kısım önlemlere yer vermiştir. Bu durum borçlunun durumuna göre iki şekildedir:
1-İyiniyetle yapılan ifa: Borçlu, alacağın devredildiği, devreden veya devralan tarafından kendisine bildirilmemişse, önceki alacaklıya; alacak birkaç kez devredilmişse, son devralan yerine önceki devralanlardan birine iyiniyetle ifada bulunarak borcundan kurtulur. Borçlunun iyiniyetli sayılması için, alacağın temlik edildiğini bilmemesi, ödemede bulunduğu alacaklıyı hak sahibi zannetmesi gerekir. Borçlu, alacağın temlik edildiğini öğrenmişse, alacağın temliki, alacağı devreden veya devralan tarafından bildirilmemiş olsa dahi, eski alacaklıya yaptığı ödeme ile borcundan kurtulmaz. Borçlu yeni alacaklıya tekrar ifa zorunda kalır.8
2-İfadan kaçınma ve tevdi: Kime ait olduğu çekişmeli bulunan bir alacağın borçlusu, ifadan kaçınabilir ve alacağın konusunu hâkim tarafından belirlenen yere tevdi etmekle borçtan kurtulur. Borçlu, alacağın çekişmeli olduğunu bildiği hâlde ifada bulunursa, bundan doğacak sonuçlardan sorumlu olur. Dava konusu olan çekişme mahkemece henüz sonuca bağlanmamış ve borç da muaccel ise, taraflardan her biri borçluyu, edimi tevdi etmeye zorlayabilir.
Borçlu, devri öğrendiği sırada devredene karşı sahip olduğu savunmaları, devralana karşı da ileri sürebilir. Borçlu, devri öğrendiği anda muaccel olmayan alacağını, devredilen alacaktan önce veya onunla aynı anda muaccel olması koşuluyla borcu ile takas edebilir.
D-SORUMLULUĞUN KAPSAMI
Devralan garanti ile yükümlü olan devredenden aşağıdaki istemlerde bulunabilir:
1-İfa ettiği karşı edimin faizi ile birlikte geri verilmesini.
2-Devrin sebep olduğu giderleri.
3-Borçluya karşı devraldığı alacağı elde etmek için yaptığı ve sonuçsuz girişimlerin yol açtığı giderleri.
4-Devreden kusursuzluğunu ispat etmedikçe uğradığı diğer zararlarını.
Öncelik hakları ve bağlı hakların geçişinde ise, alacağın devri ile devredenin kişiliğine özgü olanlar dışındaki öncelik hakları ve bağlı haklar da devralana geçer. Asıl alacakla birlikte işlemiş faizler de devredilmiş sayılır.
Devreden, devralana alacak senedi ile elinde bulunan ispatla ilgili diğer belgeleri teslim etmek ve alacağını ileri sürebilmesi için gerekli bilgileri vermekle yükümlüdür.
Alacak, bir edim karşılığında devredilmişse devreden, devir sırasında alacağın varlığını ve borçlunun ödeme gücüne sahip olduğunu garanti etmiş olur. Alacak bir edim karşılığı olmaksızın devredilmiş ya da kanun gereğince başkasına geçmişse, devreden veya önceki alacaklı, alacağın varlığından ve borçlunun ödeme gücünden sorumlu değildir.
Alacaklı, alacağını borcu ifaya yönelik olarak devretmekle birlikte borca mahsup edilecek miktarı belirlememişse devralan, ancak borçludan aldığı veya gereken özeni gösterseydi alabilecek olduğu miktarı, kendi alacağına mahsup etmek zorundadır.
III-SONUÇ
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girecek olup, yazımızın konusu olan alacağın devri konusu söz konusu Kanunun beşinci bölüm başlığı altında 183 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Alacağın devri (temliki), borç ilişkisinden doğan belli bir talep hakkının devrine yönelik olarak, alacaklı ile onu devralan üçüncü kişi arasında, borçlunun rızasını (onamını) aramaksızın yapılan ve sadece kazandırıcı bir tasarruf işlemi niteliğini taşıyan şekle bağlı bir sözleşmedir. Günümüzde, şahıs ve firmalar alacağın temliki müessesesi ile kendilerini güvence altına alarak haciz ve vergi borçlarının ödenmesinin önüne geçebilmektedirler. Bu nedenle, vergilendirmede, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun “Vergiyi Doğuran Olay” başlıklı 19. maddesi ile aynı kanunun “Vergi Kanunlarının Uygulanması ve İspat” başlıklı 3. maddesi doğrultusunda olayın veya işlemin gerçek mahiyetinin araştırılması ve buna göre karar verilmesi önem kazanmaktadır.
DİPNOTLAR:

1. 04.02.2011 tarih ve 27836 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

2. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 01.03.2005 tarih ve E:2005/950, K:2005/4209 sayılı kararı.
3. Prof.Dr.Safa REİSOĞLU, Borçlar Hukuku, İstanbul-1993, s.359.
4. Prof.Dr.Safa REİSOĞLU, a.g.e., s.362.
5. Prof.Dr.Safa REİSOĞLU, a.g.e., s.359-360.
6. www.ant-vdb.gov.tr
7. www.ivdb.gov.tr
8. Prof.Dr.Safa REİSOĞLU, a.g.e., s.364.

KAYNAKLAR:

1-Prof.Dr.Safa REİSOĞLU, Borçlar Hukuku, İstanbul-1993.
2-818 sayılı Borçlar Kanunu
3-6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu
4-www.ivdb.gov.tr
5-www.ant-vdb.gov.tr
 

Bu makale Vergi Müfettiş Yrd. Zeynep USTA ile birlikte hazırlanmıştır.
Bu makale Maliye Postası Dergisinin 752. sayısında (1 Ocak 2012 s.97'de) yayımlanmıştır.)
Kaynak: www.MuhasebeTR.com 

16 Kasım 2012 Cuma

AYLIK PRiM VE HiZMET BELGESiNE MESLEK KODLARININ EKLENMESi HAKKINDA DUYURU



Bilindiği üzere 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4
üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentleri kapsamındaki sigortalılara ilişkin her ay
düzenlenen aylık prim ve hizmet belgeleri; 1/9/2012 tarihli ve 28398 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanan İşverenler Uygulama Tebliğinde belirtilen hususlara göre verilmektedir.
Diğer taraftan e-bildirge sisteminde yapılan değişiklikle birlikte, aylık prim ve hizmet
belgelerine meslek kodları ve meslek unvanları eklenmiştir. Bu itibarla  Kasım/2012
dönemine ilişkin düzenlenen aylık prim ve hizmet belgesinden başlanılarak işverenler
tarafından verilecek olan  aylık prim ve hizmet belgelerinde,  sigortalılara ilişkin meslek
kodlarının girilmesi  uygulaması başlatılacaktır. Söz konusu  uygulamanın kapsamına  ilişkin
detaylar şu şekildedir:
-Uygulama özel sektör işyerlerinde 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendi kapsamında çalışan sigortalıları kapsamaktadır.
-Uygulama 7, 19, 22, 25, 42, 43 ve 44 belge türlerine ilişkin olan bildirimleri
kapsamamaktadır.
Ayrıca uygulamanın teknik detaylarına aşağıda yer verilmiştir:
 Meslek kodu bilgisini ekrandan manuel olarak  ekleyecek olan işverenlerimiz, Aylık
Prim ve Hizmet Belgesi Sigortalı Bilgileri Giriş ekranında yer alan veri giriş
alanlarının en sağında “Meslek Kodu” alanını kullanabilirler. Bu alana 6 (altı)
rakamdan oluşan kod girilmelidir. Meslek kodlarına ve bu kodlara karşılık gelen
açıklamalara bakmak için giriş kutusunun yanında bulunan yeşil büyüteç resmine
tıklanabilir. Bu durumda açılacak pencerede, tüm meslek kodları listelenebilir veya
meslek koduna ya da açıklamasına göre arama yapılabilir. Bu ekrandan ilgili meslek
kodunun solunda yer alan seç bağlantısına tıklamanız halinde ilgili meslek kodu
seçilerek Aylık Prim ve Hizmet Belgesi Sigortalı Bilgileri Giriş ekranındaki Meslek
Kodu giriş alanına atanacaktır.
 Meslek Kodu bilgisini muhasebe programı kullanarak xml formatında verilerini
gönderen işverenlerimiz, programı satın aldıkları firmalara başvurarak güncel yazılımı
talep edebilirler. Bu güncel yazılımı hazırlayacak olan yazılım firmaları güncel xsd
şemasını E-Bildirge kullanıcı giriş ekranından bilgisayarlarına indirebilirler. Xsd
şemasında tanımlamalarda, SIGORTALI elementinde MESLEKKOD attribute alanı
görülebilmektedir.   - 1 -07.12.200607.12.200607.12.2006
                                              T.C.
           SOSYAL GÜVENLiK KURUMU BASKANLIĞI
                       Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü
Mithatpaşa Cad. No:7 Sıhhiye/Ankara                      Ayrıntılı bilgi için irtibat: E. S. DEMİRCİ (Şb. Md.)              
Tel: (0312) 45871 16  Faks: (0312) 432 12 37                          
Elektronik Ağ: www.sgk.gov.tr
e-posta: isverenlerPrimDB@sgk.gov.tr
 Meslek Kodu bilgisini excel programı kullanarak xml formatında gönderen
işverenlerimiz,  MESLEKKOD  alanını içeren yeni excel uygulamasını E-Bildirge
kullanıcı giriş ekranından bilgisayarlarına indirebilirler.
 Tüm meslek kodları ile meslek açıklamaları listesine
https://app.iskur.gov.tr/Meslek/meslek.aspx internet adresinden ulaşılabilmektedir.
İşverenlerimize önemle duyurulur.

2013 YILINDA TUTULACAK DEFTERLERİN TASDİKİ HAKKINDA AÇIKLAMA


01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun getirmiş olduğu
yeniliklerden birisi de ticari defterler konusu ile ilgili hükümleridir. Yıl sonuna, (Hesap
dönemi ) yaklaştığımız bu günlerde 2013 yılı için ticari defterlerden hangilerinin, ne zaman ve
ne şekilde tasdik edileceği ve kullanılacağına ilişkin düzenlemeleri, 6102 sayılı Türk Ticaret
Kanunu ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre aşağıdaki şekilde açıklama
gereksinimi duyulmuştur.

A)-VERGİ USUL KANUNUNA GÖRE TUTULACAK VE TASDİK  ETTİRİLECEK
DEFTERLER:
GELİR VERGİSİ  MÜKELLEFLERİ İÇİN :
1)-Bilanço Esasına Göre Tutulacak Defterler;
a)-Yevmiye Defteri
b)-Defteri Kebir (VUK hükümlerine göre tasdiki zorunlu olmayıp, tutulması zorunludur.)
c)-Envanter ve Bilanço defteri
2)-İşletme Esasına Göre Tutulacak Defter;
İşletme Defteri
3)-Serbest Meslek Erbabının Tutacağı Defter;
Serbest Meslek Kazanç Defteri
Yukarıda sayılanlar dışında 213 sayılı Vergi Usul Kanununu hükümlerine  göre ihtiyaç
halinde tutulması gereken diğer defterler ise şunlardır:
İmalat defteri, kombine imalatta imalat defteri, bitim işleri defteri, yabancı nakliyat
kurumlarının hasılat defteri, ambar defteri ve çiftçi işletme defteri.
Önemli Not: Yukarıda belirtilen mükellef grupları Yeni TTK ya göre başkaca herhangi
bir defter tutmayacak, tasdik ettirmeyeceklerdir. Önceki yıllardaki tasdik ve defter
tutma hükümleri devam etmektedir.
B)-TÜRK  TİCARET KANUNUNA GÖRE TUTULACAK VE TASDİK
ETTİRİLECEK DEFTERLER:
KURUMLAR  VERGİSİ MÜKELLEFLERİ İÇİN (LTD VE A.Ş) :
6102 sayılı Yeni TTK’ unun 64. maddesi defter tutma ve tasdik hükümlerini düzenlemektedir.
Madde metni aşağıdaki gibidir.TTK MADDE 64.  Defter tutma yükümlülüğü:
(1)- (Değişik fıkra: 6335 S.K.-26.06.2012/m.8) "Her tacir, ticari defterleri tutmak ve
defterlerinde, ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak
ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri, bu Kanuna göre açıkça
görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorundadır. Defterler, üçüncü kişi uzmanlara, makul bir
süre içinde yapacakları incelemede işletmenin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında fikir
verebilecek şekilde tutulur. İşletme faaliyetlerinin oluşumu ve gelişmesi defterlerden
izlenebilmelidir."
(2) -Tacir, işletmesiyle ilgili olarak gönderilmiş bulunan her türlü belgenin, fotokopi,
karbonlu kopya, mikrofiş, bilgisayar kaydı veya benzer şekildeki bir kopyasını, yazılı, görsel
veya elektronik ortamda saklamakla yükümlüdür.
(3) - (Değişik fıkra: 6335-26.06.2012/m.8) "Fiziki ortamda tutulan yevmiye defteri, defteri
kebir ve envanter defteri ile dördüncü fıkrada sayılan defterlerin açılış onayları, kuruluş
sırasında ve kullanılmaya başlanmadan önce noter tarafından yapılır. Bu defterlerin izleyen
faaliyet dönemlerindeki açılış onayları, defterlerin kullanılacağı faaliyet döneminin ilk
ayından önceki ayın sonuna kadar notere yaptırılır. Pay defteri ile genel kurul toplantı ve
müzakere defteri yeterli yaprakları bulunmak kaydıyla izleyen faaliyet dönemlerinde de
açılış onayı yaptırılmaksızın kullanılmaya devam edilebilir. Yevmiye defteri ile yönetim
kurulu karar defterinin kapanış onayı, izleyen faaliyet döneminin üçüncü ayının sonuna
kadar notere yaptırılır. Ticaret şirketlerinin ticaret siciline tescili sırasında defterlerin açılışı
ticaret sicili müdürlükleri tarafından da onaylanabilir. Açılış onayının noter tarafından
yapıldığı hâllerde noter, ticaret sicili tasdiknamesini aramak zorundadır. Ticari defterlerin
elektronik ortamda tutulması hâlinde bu defterlerin açılışlarında ve yevmiye defteri ile
yönetim kurulu karar defterinin kapanışında noter onayı aranmaz.  Fiziki ortamda veya
elektronik ortamda tutulan ticari defterlerin nasıl tutulacağı, defterlere kayıt zamanı,
onay yenileme ile açılış ve kapanış onaylarının şekli ve esasları Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı ile Maliye Bakanlığınca müştereken çıkarılan tebliğle belirlenir.”
(4) -Pay defteri, yönetim kurulu karar defteri ve genel kurul toplantı ve müzakere defteri gibi
işletmenin muhasebesiyle ilgili olmayan defterler de ticari defterlerdir.
(5) - (Değişik fıkra: 6335 S.K.-26.06.2012/m.8) "Bu Kanuna tabi gerçek ve tüzel kişiler,
4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun defter tutma ve kayıt zamanıyla ilgili
hükümleri ile aynı Kanunun 175 inci ve mükerrer 257 nci maddelerinde yer alan yetkiye
istinaden yapılan düzenlemelere uymak zorundadır. Bu Kanunun defter tutma, envanter, mali
tabloların düzenlenmesi, aktifleştirme, karşılıklar, hesaplar, değerleme, saklama ve ibraz
hükümleri 213 sayılı Kanun ile diğer vergi kanunlarının aynı hususları düzenleyen
hükümlerinin uygulanmasına, vergi kanunlarına uygun  olarak vergi matrahının tespit
edilmesine ve buna yönelik mali tabloların hazırlanmasına engel teşkil etmez.”Yukarıdaki madde hükümlerine göre; 6102 sayılı yeni TTK’nın 64.maddesinin üçüncü
ve dördüncü fıkralarında belirtilen aşağıdaki defterlerin kullanılması gerekmektedir.
a) Yevmiye Defteri
b) Defteri Kebir
c) Envanter Defteri
d) Pay Defteri
e) A.Ş. İçin Yönetim Kurulu Karar Defteri / Ltd Şirketler İçin Müdürler Kurulu Karar Defteri
f) Genel Kurul Toplantı ve Müzakere Defteri
C)- DEFTERLERİN TASDİK ZAMANI:
Gerek VUK Md.221 gerekse TTK’nu MD.64 hükümlerine göre:
1. Ötedenberi işe devam etmekte olanlar defterin kullanılacağı yıldan önce gelen son ayda
(ARALIK);
2. Hesap dönemleri Maliye Bakanlığı tarafından tespit edilenler, defterin kullanılacağı hesap
döneminden önce gelen son ayda;
3. Yeniden işe başlayanlar, sınıf değiştirenler ve yeni bir mükellefiyete girenler işe başlama,
sınıf değiştirme ve yeni mükellefiyete girme tarihinden önce;  vergi muafiyeti kalkanlar,
muaflıktan çıkma tarihinden başlayarak on gün içinde;
4. Tasdike tabi defterlerin dolması  dolayısıyla veya sair sebeplerle yıl içinde yeni defter
kullanmaya mecbur olanlar bunları kullanmaya başlamadan önce.
Önemli Not : TTK 64/3. Maddesine göre; Pay defteri ile Genel kurul toplantı ve müzakere
defteri yeterli yaprakları bulunmak kaydıyla izleyen faaliyet dönemlerinde de  açılış
onayı yaptırılmaksızın kullanılmaya devam edilebilir.
D)-TASDİK YENİLEME (ARA TASDİK) VUK MD.222
Defterlerini ertesi yılda da kullanmak isteyenler Ocak  ayı, hesap dönemleri Maliye
Bakanlığınca tespit edilenler bu dönemin ilk ayı içinde tasdiki yeniletmeye mecburdurlar.
Önemli Not: Yeni TTK ya göre Defterleri ara tasdiki yoktur. Ancak Yukarıda da
Belirtildiği gibi VUK hükümleri değişmemiştir. Yeni TTK’ nun 64/3.fıkrasında “ Fiziki
ortamda veya elektronik ortamda tutulan ticari defterlerin nasıl tutulacağı, defterlere kayıt
zamanı, onay yenileme ile açılış ve kapanış onaylarının şekli ve esasları Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı ile Maliye Bakanlığınca müştereken çıkarılan tebliğle belirlenir.” hükmü mevcuttur.
Bu konuda yayımlanacak ortak Tebliğin beklenmesinde yarar vardır.E)- KAPANIŞ TASDİKİ (TTK MD 64/5)
Yevmiye defteri ile yönetim kurulu karar defterinin kapanış onayı, izleyen faaliyet
döneminin üçüncü ayının sonuna (Normal Hesap dönemleri için 31/MART) kadar notere
yaptırılır.
Kaynak : İSMMMO Web  Sitesi

ANONİM VE LİMİTED ŞİRKETLERİN SERMAYELERİNİ YENİ ASGARİ TUTARLARA YÜKSELTMELERİNE VE KURULUŞU VE ESAS SÖZLEŞME DEĞİŞİKLİĞİ İZNE TABİ ANONİM ŞİRKETLERİN BELİRLENMESİNE İLİŞKİN TEBLİĞ


ANONİM VE LİMİTED ŞİRKETLERİN SERMAYELERİNİ YENİ ASGARİ
TUTARLARA YÜKSELTMELERİNE VE KURULUŞU VE ESAS
SÖZLEŞME DEĞİŞİKLİĞİ İZNE TABİ ANONİM
ŞİRKETLERİN BELİRLENMESİNE
İLİŞKİN TEBLİĞ
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı;
a)  Kuruluşu ve esas sözleşme değişikliği işlemleri Gümrük ve Ticaret Bakanlığının iznine tabi olan anonim şirketleri belirlemek ve bu şirketlerde izin alınmasına,
b) Anonim ve limited şirketlerin sermayelerinin yeni asgari tutarlara yükseltilmesine,
ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Tebliğ, kuruluşu ve esas sözleşme değişikliği işlemleri Bakanlık iznine tabi olan anonim şirketler ile sermayeleri ellibin liranın altında olan anonim şirketleri ve sermayeleri onbin liranın altında olan limitedşirketleri kapsar.
Dayanak
MADDE 3 – (1) Bu Tebliğ, 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 210 uncu, 333 ve 453 üncü maddeleri ile 14/1/2011 tarihli ve 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 20 nci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar
MADDE 4 – (1) Bu Tebliğde geçen:
a) Bakanlık: Gümrük ve Ticaret Bakanlığını,
b) Genel Müdürlük: İç Ticaret Genel Müdürlüğünü,
c) Şirket: Bakanlık iznine tabi anonim şirketleri,
ifade eder.
Kuruluşu ve esas sözleşme değişikliği işlemleri Bakanlık iznine tabi olan şirketler
MADDE 5 – (1) Bankalar, finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri, tüketici finansmanı ve kart hizmetleri şirketleri, varlık yönetim şirketleri, sigorta şirketleri, anonim şirket şeklinde kurulan holdingler, döviz büfesi işleten şirketler, umumi mağazacılıkla uğraşan şirketler, tarım ürünleri lisanslı depoculuk şirketleri, ürün ihtisas borsası şirketleri, bağımsız denetim şirketleri, gözetim şirketleri, teknoloji geliştirme bölgesi yönetici şirketleri, 28/7/1981tarihli ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa tabi şirketler ile serbest bölge kurucusu ve işleticisi şirketlerin kuruluşları ve esas sözleşme değişiklikleri Bakanlığın iznine tabidir. Ancak, kayıtlı sermaye sistemine kabul edilen Sermaye Piyasası Kanununa tabi halka açık anonim şirketlerin kayıtlı sermaye tavanı içinde yapacakları sermaye artışlarında Bakanlık izni aranmaz.
Bakanlık izni alınması 
MADDE 6 – (1) 5 inci maddenin birinci fıkrasında sayılan şirketlerin kurulabilmesi için aşağıda belirtilen belgelerle başvurularak Genel Müdürlükten izin alınması zorunludur:
a) Kurucuların imzaları noter tarafından onaylanmış esas sözleşme,
b) Kuruluşu, diğer resmi kurumların uygun görüşünü veya iznini gerektiren şirketler için uygun görüş veya izin yazısı.
(2) 5 inci maddenin birinci fıkrasında sayılan şirketlerin, esas sözleşme değişikliklerinin genel kurulda görüşülebilmesi için aşağıda belirtilen belgelerle başvurularak Genel Müdürlükten izin alınması zorunludur:
a) Esas sözleşme değişikliğine ilişkin yönetim kurulu kararının noter onaylı örneği,
b) Esas sözleşmenin değişen maddesinin/maddelerinin yeni metni,
c) Esas sözleşme değişikliği diğer resmi kurumların uygun görüşünü veya iznini gerektiren şirketler için uygun görüş veya izin yazısı,
ç) Sermaye artırımına ilişkin esas sözleşme değişikliğinde;
1) Sermayenin tamamının ödendiğine, karşılıksız kalıp kalmadığına ve şirket özvarlığının tespitine ilişkin yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir raporu,
2) Sermaye artırımının iç kaynaklardan yapılması halinde, iç kaynaklardan karşılanan tutarın şirket bünyesinde gerçekten var olduğuna ilişkin yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir raporu, denetime tabi şirketlerde ise denetçinin bu tespitlere ilişkin raporu,
3) Konulan ayni sermaye ile sermaye artırımı sırasında devralınacak işletmeler ve ayınların değerinin tespitine ilişkin mahkemece atanan bilirkişi tarafından hazırlanmış değerleme raporları,
4) Konulan ayni sermaye üzerinde herhangi bir sınırlamanın olmadığına dair ilgili sicilden alınacak yazı,
5) Ayni sermaye olarak konulan taşınmazın, fikri mülkiyet haklarının ve diğer değerlerin kayıtlı bulundukları sicillere şerh verildiğini gösteren belge.
d) Sermayenin azaltılmasına ilişkin esas sözleşme değişikliğinde; sermayenin azaltılmasına rağmen şirket alacaklılarının haklarını tamamen karşılayacak miktarda aktifin şirkette mevcut olduğunun belirlenmesine ilişkin yeminli mali müşavir raporu, denetime tabi şirketlerde ise denetçinin bu tespitlere ilişkin raporu.
(3) Bakanlık izninin, şirketin kuruluşunda ticaret sicili müdürlüğüne tescil başvurusundan önce, esas sözleşme değişikliklerinde ise genel kurul tarihinden önce alınması gerekir. Bakanlık izni alınmadan kuruluş ve esas sözleşme değişikliği işlemleri ticaret sicili müdürlüğüne tescil edilemez.
Sermayenin asgari tutarlara yükseltilmesi
MADDE 7 – (1) Sermayeleri ellibin Türk Lirasının altında olan anonim şirketler ile onbin Türk Lirasından az olan limited şirketlerin sermayelerini, 14/2/2014 tarihine kadar bu miktarlara yükseltmeleri gerekmektedir.
(2) Sermayelerini, 1/7/2012 tarihine kadar, mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 272 ve 507 ncimaddeleri uyarınca Bakanlar Kurulunun 2001/3500 sayılı Kararı ile anonim ve limited şirketler için öngörülen asgari sermaye tutarına yükseltmeyen anonim ve limited şirketlerin de, birinci fıkra hükmü çerçevesinde sermayelerini yükseltmeleri gerekmektedir.
(3) Birinci ve ikinci fıkra kapsamında olan ve belirlenen süre içerisinde sermayelerini öngörülen tutarlara yükseltmeyen şirketler, bu sürenin sonunda infisah etmiş sayılırlar.
Yürürlükten kaldırılan hükümler
MADDE 8 – (1) 25/7/2003 tarihli ve 25179 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anonim ve Limited Şirketlerin Kuruluş ve Ana Sözleşme Değişikliği İşlemlerine İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ (Tebliğ No: İç Ticaret 2003/3) yürürlükten kaldırılmıştır.
(2) 24/8/2002 tarihli ve 24856 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anonim ve Limited Şirketlerin Sermayelerini Yeni Asgari Miktarlara Yükseltme Sürelerinin Uzatılmasına İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: İç Ticaret 2002/4) yürürlükten kaldırılmıştır.
Yürürlük
MADDE 9 – (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 10 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Gümrük ve Ticaret Bakanı yürütür.

Kamu Gözetimi Kurumu: Türkiye Muhasebe Standartlarının Uygulanmasına İlişkin Duyuru (15.11.2012)


Türkiye Muhasebe Standartlarına uygulama kapsamına ilişkin olarak Kurulumuzun 14/11/2012 tarihli toplantısında, Türk Ticaret Kanunu’nun 88 inci ve Geçici 1 inci maddeleri ile 660 sayılı KHK’nın 9 uncu ve Geçici 1 inci maddeleri uyarınca 1/1/2013 tarihi ve sonrasında başlayan hesap dönemlerine ilişkin münferit ve konsolidefinansal tabloların hazırlanmasında;

1) 660 sayılı KHK’da belirtilen kamu yararını ilgilendiren kuruluşların, 6102 sayılı Kanunun 397 nci maddesi çerçevesinde Bakanlar Kurulu kararıyla bağımsız denetime tabi olacakların ve aynı Kanunun 1534 üncü maddesinin ikinci fıkrasında sayılan şirketlerin münferit ve konsolide finansal tablolarının hazırlanmasında Türkiye Muhasebe Standartlarınıuygulamasına, 

2) Yukarıdaki kapsama dâhil olmayanlar için Kurumca bir belirleme yapılıncaya kadar yürürlükteki mevzuatın uygulanmasının devamına, karar verilmiştir.

Karar Resmi Gazetede yayımlanmak üzere Başbakanlık’a gönderilmiştir.

Duyurulur.


Ticaret Ünvanının Şekli




Yeni TTK’de ticaret unvanının şekli; gerçek kişiler ve tüzel kişiler başlığı altında hüküm altına alınmış.
Şimdi bu iki başlığı sizlerle paylaşalım.
1. Gerçek kişiler
(1) Gerçek kişi olan tacirin ticaret unvanı 46’ncı maddeye uygun olarak yapabileceği ekler ile kısaltılmadan yazılacak adı ve soyadından oluşur. (Md.41)
2. Tüzel kişiler
a) Kollektif ve komandit şirketler
(1) Kollektif şirketin ticaret unvanı, bütün ortakların veya ortaklardan en az birinin adı ve soyadıyla şirketi ve türünü gösterecek bir ibareyi içerir.
(2) Adi veya sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin ticaret unvanı, komandite ortaklardan en az birinin adı ve soyadıyla şirketi ve türünü gösterecek bir ibareyi içerir. Bu şirketlerin ticaret unvanlarında komanditer ortakların adları ve soyadları veya ticaret unvanları bulunamaz. (Md.42)
b) Anonim, limited ve kooperatif şirketler
(1) Anonim, limited ve kooperatif şirketler, işletme konusu gösterilmek ve 46’ncı madde hükmü saklı kalmak şartıyla, ticaret unvanlarını serbestçe seçebilirler.
(2) Ticaret unvanlarında, “anonim şirket”, “limited şirket” ve “kooperatif” kelimelerinin bulunması şarttır. Bu şirketlerin ticaret unvanında, gerçek bir kişinin adı veya soyadı yer aldığı takdirde, şirket türünü gösteren ibareler, baş harflerle veya başka bir şekilde kısaltma yapılarak yazılamaz.(Md.43)
c) Tacir sayılan diğer tüzel kişiler ve donatma iştiraki
(1) Ticari işletmeye sahip olan dernek, vakıf ve diğer tüzel kişilerin ticaret unvanları, adlarıdır.
(2) Donatma iştirakinin ticaret unvanı, ortak donatanlardan en az birinin adı ve soyadını veya deniz ticaretinde kullanılan geminin adını içerir. Soyadları ve gemi adı kısaltılamaz. Ticaret unvanında ayrıca donatma iştirakini gösterecek bir ibare de bulunur. (Md.44)
d) Ortak hükümler
 (1) Bir ticaret unvanına Türkiye’nin herhangi bir sicil dairesinde daha önce tescil edilmiş bulunan diğer bir unvandan ayırt edilmesi için gerekli olduğu takdirde, ek yapılır. (Md.45)
3. Ekler
 (1) Tacirin kimliği, işletmesinin genişliği, önemi ve finansal durumu hakkında, üçüncü kişilerde yanlış bir görüşün oluşmasına sebep olacak nitelikte bulunmamak, gerçeğe ve kamu düzenine aykırı olmamak şartıyla; her ticaret unvanına, işletmenin özelliklerini belirten veya unvanda yer alan kişilerin kimliklerini gösteren ya da hayalî adlardan ibaret olan ekler yapılabilir.
(2) Tek başlarına ticaret yapan gerçek kişiler ticaret unvanlarına bir şirketin var olduğu izlenimini uyandıracak ekler yapamazlar.
(3) “Türk”, “Türkiye”, “Cumhuriyet” ve “Millî” kelimeleri bir ticaret unvanına ancak Bakanlar Kurulu kararıyla konabilir. (Md.46)
4. Ticaret unvanının devamı
 (1) Ticari işletme sahibinin veya bir ortağın ticaret unvanında yer alan adı kanunen değişir veya yetkili makamlar tarafından değiştirilirse unvan olduğu gibi kalabilir.
(2) Kollektif veya komandit şirkete ya da donatma iştirakine yeni ortakların girmesi hâlinde ticaret unvanı değiştirilmeksizin olduğu gibi kalabilir. Bu şirketlerden birinin ticaret unvanına adı dâhil olan bir ortağın ölümü üzerine mirasçıları onun yerine geçerek şirketin devamını kabul eder veya şirkete girmemekle beraber bu hususta izinlerini yazılı şekilde bildirirlerse şirket unvanı olduğu gibi bırakılabilir. Şirketten ayrılan ortağın adı da yazılı izni alınmak şartıyla şirket unvanında kalabilir. (Md.47)
5. Şubeler
 (1) Her şube, kendi merkezinin ticaret unvanını, şube olduğunu belirterek kullanmak zorundadır. Bu unvana şube ile ilgili ekler yapılabilir.
(2) 41 ve 45 inci maddeler şubenin ticaret unvanı hakkında da uygulanır.
(3) Merkezi yabancı ülkede bulunan bir işletmenin Türkiye’deki şubesinin ticaret unvanında, merkezin ve şubenin bulunduğu yerlerin ve şube olduğunun gösterilmesi şarttır. (Md.48)
6. Ticaret unvanının devri
 (1) Ticaret unvanı işletmeden ayrı olarak başkasına devredilemez.
(2) Bir işletmenin devri, aksi açıkça kabul edilmiş olmadıkça, unvanın da devri sonucunu doğurur. Devir hâlinde devralan, unvanı aynen kullanma hakkına sahiptir.(Md.49)
III - Ticaret unvanının korunması
1. İlke
 (1) Usulen tescil ve ilan edilmiş olan ticaret unvanını kullanma hakkı sadece sahibine aittir. (Md.50)
2. Bildirim ve ceza
 (1) Bütün mahkemeler, memurlar, ticaret ve sanayi odaları, noterler ve Türk Patent Enstitüsü görevlerini yaparlarken bir ticaret unvanının tescil edilmediğini, kanun hükümlerine aykırı olarak tescil edildiğini veya kullanıldığını öğrenirlerse durumu yetkili makamlara bildirmek zorundadırlar. (1)
(2) (Değişik: 26/6/2012-6335/7 md.) 39 ilâ 45 inci veya 48 inci maddeleri ihlal edenler, ikibin Türk Lirası idari para cezasıyla cezalandırılır.
(3) (Ek: 26/6/2012-6335/7 md.) 46 ncı maddeyi ihlal edenler veya 49 uncu maddeye aykırı olarak ticaret unvanını devredenlerle devralan ve kullananlar, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezasıyla cezalandırılır.(Md.51)
3. Unvanına tecavüz edilen kimsenin hakları
 (1) Ticaret unvanının, ticari dürüstlüğe aykırı biçimde bir başkası tarafından kullanılması hâlinde hak sahibi, bunun tespitini, yasaklanmasını; haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya silinmesini, tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, gereğinde araçların ve ilgili malların imhasını ve zarar varsa, kusurun ağırlığına göre maddi ve manevi tazminat isteyebilir. Maddi tazminat olarak mahkeme, tecavüz sonucunda mütecavizin elde etmesi mümkün görülen menfaatinin karşılığına da hükmedebilir.
(2) Mahkeme, davayı kazanan tarafın istemi üzerine, giderleri aleyhine hüküm verilen kimseye ait olmak üzere, kararın gazete ile yayımlanmasına da karar verebilir.(Md.52)
B) İşletme adı
 (1) İşletme sahibi ile ilgili olmaksızın doğrudan doğruya işletmeyi tanıtmak ve benzer işletmelerden ayırt etmek için kullanılan adların da sahipleri tarafından tescil ettirilmesi gerekir. Tescil edilen işletme adları hakkında da 38, 45, 47, 50, 51 ve 52 nci maddeler uygulanır.(Md.53)

Kaynak: www.MuhasebeTR.com 
Engin Malay
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
engmly@gmail.com