26 Ocak 2012 Perşembe

Yeni yılda yeni çalışma yasaları


Çalışma yaşamında 2012 yılı, getireceği yeniliklerle önemli bir yıl olacak. Çalışma Bakanlığı bu yasama döneminde Meclis’e önemli yasa tasarılarını sırayla yollamaya hazırlanıyor.
İlk olarak bu ay yasalaşması beklenen Toplu İş İlişkileri Kanunu, hem işçi sendikaları hem de işverenler açısından hayati önem taşıyor.

Yeni yasa tasarısında yer alan işkolu barajı ile ilgili düzenleme taraflar arasında yaşanan anlaşmazlığın en önemli sebebi. Yasa tasarısında, sendikaların yetki alabilmeleri için gerekli olan yüzde 10′luk işkolu barajı binde 5′e düşürülüyor.
Yeni dönemde yetki için SGK istatistikleri esas alınacak.
Bir başka gelişme de, 2009 yılında çıkarılan ancak sürekli ertelenen “yetki tespiti” ile ilgili yasa değişikliğinin bu defa uygulamaya konulacak olması.
Bugüne kadar toplam işçi sayısını 5 milyon 200 bin, sendikalı işçi sayısını 3 milyon 200 bin ve sendikalaşma oranını %60 düzeyinde gösteren Çalışma Bakanlığı istatistikleri, yetki tespitinde esas alınmayacak. Gerçeklerle hiç alakası olmayan bu rakamlarla, sendikaların büyük bir bölümü %10 barajını aşmış ve yetkiyi almış görünüyordu.
Sendikaların işkolunda %10 barajı, yani yetki almalarına imkân veren istatistikler için bundan sonra SGK kayıtları ve rakamları kullanılacak. Ocak ayı içerisinde bu istatistiklerin kullanılması konusunda Çalışma Bakanlığı oldukça ısrarlı, geri adım atmayacaklarının sinyalini veriyor.
Bu istatistiklere göre, Türkiye’de 11 milyon 600 bin işçi var ve bunların yalnızca 800 bin küsuru sendikalı. Bu da demek oluyor ki, sendikalaşma oranı %60 değil, sadece % 7 – 8.5 aralığında. Çalışma Bakanlığı istatistiklerinin aksine bu oran hem çok gerçekçi hem de çok düşük.
Sendikalar yetkiyi kaybetme riskiyle karşı karşıya
Eğer bu ay yetki tespiti için SGK istatistikleri açıklanırsa, halen yetki almış durumda olan 51 sendikanın yaklaşık 40 kadarı işverenle toplu sözleşme yapma yetkisini yitirecek. Böyle bir sonuç neresinden bakılırsa bakılsın Türk Endüstri İlişkileri Sistemi’nde gelecekte onarılamayacak yaralar açar.
Ancak Çalışma Bakanı, yasanın bu ay Meclisten geçeceği konusunda oldukça iyimser. Yasa bu ay çıkarsa, SGK rakamları açıklansa bile yasada sendikal baraj binde 5′e çekileceği için sendikalar için yetki kaybı söz konusu olmaz. Ne var ki, yine de binde 5′lik baraj sisteminde 5 ya da 6 sendikanın yetkiyi kaybetmesi söz konusu olabilir.
Ancak, Ocak ayının sonuna daha dört gün var. Umarız bu sürede yasa, tarafların kabulüyle çıkarılır.
İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa Tasarısı, memurlar dâhil tüm çalışanları kapsama alıyor
Bir diğer yasa tasarısı da İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa Tasarısı. Bu tasarınında önemi oldukça büyük. İş sağlığı ve güvenliği konusu bugüne kadar hep yönetmelikle götürüldü. Ancak AB müzakere sürecinde karşı tarafın olmazsa olmaz diyebileceği başlıklardan birisiydi. Bu nedenle AB direktifleri de dikkate alınarak, yasa hazırlandı.
Detaylarına girmemekle beraber, bu yasanın öneminin sadece işçileri değil, memurlar da dâhil olmak üzere, tüm çalışanları kapsayacak olmasında yattığını söyleyebiliriz. Bu yönüyle çalışma yaşamına önemli bir yenilik getiriyor.
İşveren tarafı yasanın herkesi kapsayacak olmasının mümkün olmadığını, kurumsal kapasitenin, özellikle Çalışma Bakanlığı’nın teşkilat yapısının yetersiz kalacağını savunuyor. Ayrıca, kamu görevlilerinin tabi olduğu hükümlerle işçilerin tabi olduğu hükümlerin farklı olduğunu, dolayısıyla kanunun karmaşaya neden olacağı da işverenlerin argümanları arasında.
Diğer yandan, işverenlerin kanun tasarısına bir başka itirazları da mali yükümlülüklerinin artacak olması yönünde. Ancak, bizzat Çalışma Bakanı’nın ifadesine göre, yasa işyerlerine önemli bir yük getirmeyecek. Yine Bakan’a göre, özellikle 1- 9 arası işçi çalıştıran işyerlerinde ortaya çıkacak mali yükümlülükler, İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları Sigortası’ndan sağlanacak yaklaşık 200 milyon TL’lik kaynaktan karşılanacak. Tabi ki bu konudaki gelişmeleri gelecek günlerde göreceğiz.
Esnek Çalışma Modelleri Yasa Tasarısı da yine önümüzdeki aylarda Meclis’te olacak. Bu yasa tasarısıyla Hükümet, katı çalışma mevzuatına sahip olduğumuz eleştirilerini de ortadan kaldırmak ve esnekliğin önünü açmak istiyor.
İşverenler kiralık işçi kullanımının sınırlandırılmasına karşı
İşveren tarafının bu yasa tasarısına ilişkin önemli eleştirileri mevcut. TİSK, kanun tasarısında yer alan geçici iş ilişkisi kurulabilecek durumların arttırılmasını talep ediyor. Avrupa’daki uygulamalarda geçici iş ilişkisinin  “daimi nitelikli işçi” bulunabilmesine imkân tanıdığını, aynı koşulun Türkiye’de de olması gerektiğini savunuyor. Ayrıca, geçici iş ilişkisi için getirilen süre kısıtlamasının da amaca hizmet etmeyeceği, dörder aylık ve toplamda 12 ayı bulan geçici iş ilişkisi yerine toplamda 18 ayı geçmemek üzere 6′şar aylık periyotlarla en fazla üç defa olmak üzere bu ilişkinin kurulması gerektiği de işverenlerin talebi.
İşveren tarafının bir takım itirazları olsa da tasarının bir an önce yasalaşmasını istedikleri kesin. Çalışanlar cephesinden bakıldığında, işçi sendika ve konfederasyonlarının bu konuya yaklaşımları başından beri oldukça soğuk. Temel endişeleri bu modellerin gelmesiyle, mevcut çalışanların hem ücret kaybı yaşayacağı hem de işlerinden olacakları yönünde.
Kıdem tazminatı konusu raftan iniyor
Önümüzdeki aylarda ortamı ısındıracak asıl konu ” kıdem tazminatı” ile ilgili düzenleme olacak. Yaz aylarında bu konu çok tartışıldı. Kıdem Tazminatı Fonu ile ilgili çok yazıldı, çizildi. Her ne olduysa konu daha sonra soğutuldu. Sanki rafa kaldırıldı. Ne var ki, konunun tekrar hem de kısa bir süre sonra gündeme geleceğini Çalışma Bakanı Faruk Çelik yine kendi ağzından geçen hafta ifade etti. Kıdem Tazminatı ile ilgili olarak en geç mart ayında çalışma yaşamının taraflarını toplayacağını ve bu yasama döneminde konuyu açıklığa kavuşturacağını söylüyor. Bakanın bu konuda oldukça kararlı olduğu kesin. Bu düzenlemeyle ilgili gelişmeleri de önümüzdeki haftalarda takip edeceğiz.
Prof. Dr. Cem KILIÇ / ÇALIŞMA DÜNYASI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder